Günün ilk ışıklarını kuş cıvıltılarıyla,
Ter temiz serin nefesini,
El değmemiş yüzünle karşılarsın.
Çekersin havayı derinliklerine kadar.
Bilir misin? Sabahlar, hayatın en iyi halidir.
Ah bir görsen gelmekte olanı,
Ve doğanın uyanışını.
Bitkilerin, börtü böceğin uyanışını.
Tarlası sürenleri, çapa vuran kadınları,
İnekler, keçiler, kuzular, sıpalar,
Yumurtalarını bırakan tavukların uyanışını.
Karanlıkta okullarına giden öğrenciler,
Telaşla işlerine giden işçiler uyandı.
Sen de uyan güzel yurdum,
Bu kadar uyku yeter.
Gelmekte olan bahar geliyor.
Ağaçlar yeşile bürünüyor, çiçekleri açıyor.
Çiçekleri, renkliliği, uyanışı seversin.
Biliriz bir de delilikleri…
Adına yakışır gibi yine yap bir çılgınlık.
İçindeki çocuğu serbest bırak.
Uyan çocuksu güzelliğinle.
Bazı insanlar güzeldir de,
Görünüşleriyle, söyledikleriyle değil.
Olduklarıyla.
Aşık Veysel’in dediği gibi,
“Yüzü güzel olana kırk günde doyarsın da,
Gönlü güzel olana kırk yılda doyamazsın”
Yüz yıllarda geçse doyamayız sana Ülkem.
Doğayla inatlaşma, su akar yolunu bulur.
Bırak akışına.
Coşkuyla akıp giden nehirleri,
Tarlada ki sebzeyi, yeşil yaprakları,
İçilecek suyu, değişen mevsimleri,
Görmek istediğimiz gelecek yılları,
Unutalım yaşanan duyguları, olayları.
İyi, kötü vasıflı, vasıfsız insanları,
Acısıyla tatlısıyla tüm sonuçları,
Kader demek için hadi uyan.
Güzel günler yola çıkmış geliyor.
Nisan yağmurlarıyla barajların dolacak.
Toprağında çiçekler açacak, arılar bal toplayacak.
Sana özel doğa canlanacak…
Yoruldun uyumaktan ay yüzlüm, uyan.
Bilirsin can çekişmeyi, susmaktır.
Susma!
Yorgunum deme.
Gel yüreğimde dinlen,
Kapına çadır kurar beklerim.
Hüzünle değil, huzurla uyan yeter.
Sen dilimde ki türküm,
Yolumun sonundaki vuslat,
İncilerimi akıttığım toprağım,
Gözümden akan sel,
Özleminle yandığım vuslatım,
Sarhoşluğunla uyandığım vatanımsın.
Bahar geliyor, ardından yaz.
Uyan güzel ülkem, bu kadar uyku yeter.