CHP Parti Sözcüsü Deniz Yücel, “Bugün Parti Meclisi toplantımızda belirlenen Büyükşehir Belediye Başkan Adaylarımızı ve İl Belediye Başkan Adaylarımızı sizlerle paylaşacağım. Konya Büyükşehir Belediye Başkan Adayımız Sayın İsmail Sonkaya. Manisa Büyükşehir Belediye Başkan Adayımız Sayın Ferdi Zeyrek ve Samsun Büyükşehir Belediye Başkan Adayımız Sayın Cevat Öncü olarak Parti Meclisimizde karar altına alındı ve belirlendi. Büyükşehir Belediye Başkan Adaylarımız dışında İl Belediye Başkan Adaylarımıza gelecek olursak. Çanakkale Belediye Başkan Adayımız Sayın Muharrem Erkek. Kırşehir Belediye Başkan Adayımız Sayın Selahattin Ekicioğlu. Bartın Belediye Başkan Adayımız Sayın Muhammet Rıza Yalçınkaya. Amasya Belediye Başkan Adayımız Sayın Turgay Sevindi ve Ardahan Belediye Başkan Adayımız Sayın Faruk Demir Parti Meclisimizde oylanarak Belediye Başkan Adayı olarak belirlendi. Kütahya Belediye Başkan Adayımız da Sayın Eyüp Kahveci. 35 seçim çevresinde de önseçim kararı alındı.” dedi.
CHP Parti Sözcüsü Deniz Yücel, bu akşam Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şu açıklamalarda bulundu:
Değerli basın mensupları, bizleri ekranları başından ve sosyal medya hesaplarından takip eden kıymetli yurttaşlarımız, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Bu hafta bizi ve milyonlarca vatandaşımızı çok rahatsız eden bir açıklama yapıldı. Çok öfkeliyiz. Sosyal medyadan mesajlar yağıyor… Genel Merkezimizin telefonları susmuyor. Yurttaşlarımız “endişeliyiz” diyor. Bütçe görüşmeleri elbette her zaman hararetli geçer, tartışmalar da yaşanır. Ancak ilk kez bir bakan Meclisin kürsüsünden Cumhuriyet’e açıkça “meydan okudu.” Tarikatları bilimin önünde tuttu. Fedakâr öğretmenlerimiz için “terörist yetiştiriyorlar” deme cüretini gösterdi.
Bu çirkin ve saygısız açıklamanın ardından, bu kişinin derhal haddinin bildirilmesini istedik ama hala Saraydan tık yok. O zat o koltuğu işgal etmeyi sürdürdükçe, öfkemiz dinmeyecek. Madem bu zat Cumhuriyet’e meydan okuyor, o zaman, biz de ona meydan okuyoruz!
Yusuf Tekin! O koltukta oturamayacaksın… Eğitimi, tarikatlara ve müritlere teslim etmene izin vermeyeceğiz… Senin edepsizce “eski Türkiye” dediğin Atatürk Cumhuriyetine darbe vurmana müsaade etmeyeceğiz. Bu bakanın çirkin ve saygısız açıklamaları, tüm öğretmenlere, eğitim emekçilerine ve gençlerimize yapılmış bir hakarettir.
Neymiş? O çok övdüğü tarikatlar olmazsa, çocuklarımız terörist olacakmış. Tacizle, istismarla anılan tarikatların desteğiyle çocuklar daha iyi yetişecekmiş. Yok ya!
Yıllardır eğitim için ter döken, çocuklar için emek harcayan öğretmenlerimize daha büyük bir hakaret olamaz.
Terörist arıyorsan yıllarca destek verdiğin cemaatlerde ara Yusuf Tekin! FETÖ’yü hatırla… Ve unutma! Bu ülkenin eğitimde tek yol göstericisi vardır o da Atatürk ilkeleri ve devrimleridir. Çağdaşlık hedefinden, bilimsel eğitimden, laiklik ilkesinden ödün verilmesine izin vermeyeceğiz. AKP iktidarlarında, senden önce o koltukta, 8 bakan daha oturdu, Hiçbiri senin kadar pervasız davranmadı. Haddini bileceksin, şeyhlere, şıhlara, tarikatlara hizmet eden bir mürit değil devletine, milletine hizmet eden bir bakan olacaksın! Aksi halde o işgal ettiğin koltuktan derhal kalkacaksın.
Sayın basın mensupları… Millî Eğitim Bakanlığı en önemli bakanlık… Bu nedenle en büyük bütçe eğitime ayrılıyor. Çünkü eğitim, gelecek demek. Millî Eğitim Bakanlığı, 2023 yılı için 461 milyar bütçe aldı. Bakanlığa Temmuz ayında Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilen ek bütçeyle 20 milyar daha verildi. Ancak MEB, ek bütçe ile 481 milyara çıkarılan bütçesini yılın Ocak-Kasım döneminde tüketti. Bakanlık 11 ayda toplam 524 milyar lira harcama yaptı. Yani bakanlığın bütçesi, yıl bitmeden tükendi…
Bakanlık koltuğunu işgal eden şahıs! Bunun da hesabını ver. Pek çok okulda, ikili eğitime geçildi, yeni okul yapmadın. Binlerce öğretmen atama bekliyor, atama yapmadın. Okullarda ne güvenlik var, ne temizlik hizmeti… Peki bu paraları nerelere harcadın? Hangi tarikata ne kadar para yolladın? Hangi bilim dışı etkinliğe ne kadar kaynak ayırdın? ÇEDES için ne harcama yaptın? Bunun da hesabını vereceksin…
Atanamayan öğretmen adaylarına, terörist yetiştiriyorlar diyerek hakaret ettiğin öğretmenlere, kaloriferi yanmayan okullarda eğitim gören çocuklara, hesap vereceksin Yusuf Tekin…
Karma eğitimin şart olmadığını söyledin. “Şeriatı övecek kadar bilginin olmamasına” üzüldün. Ama Cumhuriyet’i ileriye taşımak, bilime katkı koymak, çağdaşlık yolunda yürümek için hiç dertlenmedin. Senin çağdaş, laik, bilimsel ve nitelikli eğitimle derdin var, bunu da biliyoruz…
Ancak şunu sakın unutma: Bu ülkede eğitim, Kurtuluş Savaşı kadar önemsenmiştir.
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, Milli eğitim sisteminin temellerinin belirlendiği Maarif Kongresini, Millî Mücadele’nin en zor günlerine denk gelmesine rağmen toplamıştır. Bu ülkede, bilimin ışığının aydınlatmadığı tek köy kalmasın diye eğitim seferberliği başlatılmıştır. Senin bu hadsiz açıklamaların ve meydan okumaların bir asırlık Cumhuriyete ve ona gönül vermiş milyonlara vız gelir tırıs gider.
Ama şunu bil, o işgal ettiğin koltukta sana rahat yok. Seni o çok güvendiğin tarikatlar bile kurtaramayacak. Ya istifa edeceksin, ya azledileceksin… Cumhuriyete meydan okumak neymiş, göreceksin…
Millî Mücadele’nin en zor günlerine denk gelmesine rağmen, cepheden çıkıp Maarif Kongresini toplayan ruhun devamı olan Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz, yarın 81 ilde eş zamanlı basın açıklaması yapacağız. Bu konuyu tüm Türkiye’de dile getirmeye ve takip etmeye devam edeceğiz.
Değerli arkadaşlar, adı “milli” ama bakanı milli olmayan eğitim bakanlığından, Milli Savunma Bakanlığına geçelim… Orada yaşananlar da en az bu konu kadar düşündürücü ve endişe verici…
Kendine “teğmen” diyen bir personel Türkiye’nin en önemli değerinin rozetini takmaktan imtina ediyor, onu uyaran Atatürkçü, vatanperver, gerçek subaylar ceza alıyor. Siz Mustafa Kemal’in askerlerini cezalandıramazsınız. Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’e de bir çift sözümüz var. Bunu soran milletvekillerimize açıklama yapıyorsun ama bir kez bile “Atatürk” diyemiyorsun. Yazıklar olsun sana… “Yakasına takması gereken fotoğraf” ifadesini kullanıyor, bu çirkin davranışı yapana da “subayımız” diyorsun. Haklı tepkilerini ortaya koyan askerlerimiz için ise “öğrenciler” ifadesini kullanıyorsun. Atatürk bizim en önemli değerimizdir. Ben bu rozeti takmaktan gurur duyuyorum, sen adını bile anmaktan kaçınıyorsun.
Değerli arkadaşlar, geçen hafta sizlerle bu kürsüden paylaştığımız “Bakanların akıllara ziyan açıklamalarına” şimdi de bürokratlar eklendi. Merkez Bankası Başkanı Gaye Erkan için PR çalışması yapılmak istendi. Ama ortaya “Sadık Abinin Haklı Tespitleri” adlı eser çıktı. New Yorklu Gaye Hanım da, Türkiye ile tanışmış oldu. Geçen hafta Mehmet Şimşek’e yönelttiğimiz üç soruya bu hafta da dördüncüyü ekliyoruz:
Sayın Şimşek! “Kira fiyatları düşüyor” açıklamanızdan Gaye Erkan’ın haberi var mı?
Hadi kiracılardan sakladınız, ev sahiplerinden sakladınız, emlakçılardan sakladınız. Yahu bu bilgiyi Gaye Erkan’dan niye sakladınız? 15 Temmuz darbe girişimini eniştesinden öğrenen Cumhurbaşkanının Merkez Bankası Başkanı, Kira fiyatlarını apartman görevlisinden öğreniyor. Anlaşılan Mehmet Şimşek de Gaye Erkan da Sadık Abinin Türkiye’sinde yaşamıyor.
Aynı Mehmet Şimşek, dün Meclis Genel Kurulunda “Çalışanlarımızı ve emeklilerimizi enflasyona ezdirmedik” demişti… Mehmet Şimşek ve Gaye Erkan, gerçeklikten uzaklaşmada adeta yarışıyorlar. Mehmet Şimşek, Türkiye’nin risk primini 700’den 400 baz puanının altına indirdik demişti. Peki bunu 700’e kim çıkarmış onu da anlatsın da dinleyelim…
Ülkedeki kira fiyatlarının düştüğünü iddia eden Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, İstanbul’da konut kiralarının çok yüksek olduğunu söyleyen Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın başında olduğu ekonomi yönetimi, seçimden sonra tam 7 kez faiz artırımına gitti. Bugün de 250 baz puan faiz artırımına giden Erdoğan’ın ekonomi yönetimi, halkımızı paradan para kazanan bir grup imtiyazlı zenginin esiri haline getirmeye devam ediyor. Erdoğan’ın büyük umut ve beklentilerle iş başına getirdiği bu ikilinin, “Nurettin Nebati’den ne farkı var onu anlamadık.” Sayın Nebati’ye Erdoğan izin vermedi ki… Yoksa o da gayet tabii, zam yapardı, faiz artırırdı. Hem de en kralını yapardı. Bu ekonomi yönetimi, zam ve faiz artırımıyla talebi olabildiğince düşürüp enflasyonu düşürme çabasında… Aslında söyledikleri şu; halk daha küçük porsiyonlarda yesin, daha az gezsin, daha az eğlensin, mümkünse sadece nefes alsın.
Erdoğan ve ekonomi takımının halkımıza layık gördüğü böyle bir yaşam.
Boşuna demiyoruz, “Arşiv affetmez” diye… Ne demişti Erdoğan “Biz göreve geldiğimizde faiz oranı yüzde 47 idi. Nereden nereye geldiğimizi hep birlikte görüyoruz” demişti. Bugün faiz yüzde 42,5’e çıktı.
Değerli arkadaşlar, binlerce çalışan yeni asgari ücretin açıklanmasını bekliyor. İkinci toplantıdan da rakam çıkmadı. Ama zam haberleri gelmeye devam ediyor. Zamlardan, önce sağlık alanı nasibini aldı. İlaç fiyatları yüzde 25 arttı. Zamlar baş ağrıtıyor. Yeni yılın hemen ertesinde de pek çok temel ihtiyaç maddesine yapılacak zamlar da sürpriz olmayacak.
AKP’nin açlık ve yoksullukla sınadığı vatandaşlarımız, kredi kartı, kredi borçları, yüksek kira, faturalar ve icra dosyaları arasında yaşam mücadelesi veriyor. Halkımız sağlıklı ve yeterli beslenme, insan onuruna yaraşır barınma gibi temel insan haklarından mahrum bir şekilde kapitalist sistemin çarkları arasında ezim ezim eziliyor. AKP’nin yoksulluğu yönettiği bu ülkede, pazar yerlerinden çürük sebze meyve toplayan insan manzaraları maalesef artık çok tanıdık… Bu ülkede insanlar geçinebilmek için alyansını satıyor, bir ekmek alabilmek için saatlerce ASKIDA EKMEK kuyruğunda bekliyor. İşte AKP’nin işçiye, emekçiye reva gördüğü bu…
Bir kez daha uyarıyoruz… Asgari ücret, işçinin ve ailesinin insan onuruna yaraşır bir hayat sürdürmesini sağlayacak düzeyde belirlenmeli ve yılda en az iki kere iyileştirilmelidir.
Değerli arkadaşlar, günden güne derinleşen ekonomik krizin çocuk yoksulluğuna etkisi de tartışmasız. Türkiye, maalesef çocuk yoksulluğunun en yüksek olduğu ikinci ülke… Ülkemizde her 100 çocuktan 22’si yoksul… Geçtiğimiz haftalarda yayımlanan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı’nın açıklamış olduğu rapora göre; Türkiye’de her beş çocuktan biri parası olmadığı için haftada en az bir kez öğün atlıyor ve yemek yiyemiyor. Okul çağındaki çocuklarımızın sağlıklı gelişimi için gerekli asgari beslenme maliyeti günlük 159, aylık 4 bin 785 lira… Okul çağında iki çocuğu olan bir ailenin sadece çocuklarının sağlıklı ve dengeli beslenmesi için ayda 10 bin liraya ihtiyacı var.
Milyonlarca çalışanın asgari ücret ve civarında ücretlerle geçim mücadelesi verdiği ülkemizde, gelişme çağındaki çocuklarımızın en az bir öğünlerinin devlet tarafından karşılanması şarttır. AKP Türkiyesi’nde doğmak öyle zor ki, yoksullukta büyüyüp üniversite çağına geldiğinizde de sonuç değişmiyor.
Fransız yazar Albert Camus der ki; “Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın.” Türkiye’de ölüm, kadını evde buluyor, “kol kırılır yen içinde kalır” anlayışıyla çoğu kez örtbas ediliyor. Kimilerini sokak ortasında tüfekle, kimilerini de maden ocağında yakalıyor. Türkiye’de depremde de ölebilirsiniz, sele de kapılabilirsiniz.
AKP Türkiye’sinde artık bir ölüm nedenimiz daha var: o da devlet yurtlarındaki asansörler… Bu bakımsız asansörler öğrencilerin korkulu rüyası olurken, dikkat edilmesi gereken bir “ölüm nedeni” haline geldi. Aydın’da gencecik yavrumuz Zeren Ertaş’ın asansör faciasında yaşamını yitirmesinin ardından önlem alınması gerekirken, facialara yenileri ekleniyor. AKP iktidarı, devlet yurtlarına emanet edilmiş çocuklarımızı, ölümün kıyısında yapayalnız bıraktı. İzmir Buca’da KYK yurdunda, asansör beşinci kattan ikinci kata düştü. 45 dakika mahsur kalan öğrenci için itfaiyenin aranmasına dahi müsaade edilmediği iddia edildi. Bu iktidar asansör ölümlerini değil, asansör ölümlerinin duyulmasını önlemeye çalışan bir iktidar… Ardından, Şanlıurfa’da bir yurtta öğrenciler, 45 dakika asansörde mahsur kaldı, çaresizce kurtarılmayı beklerken bir öğrencimiz baygınlık geçirdi. Yurt görevlilerinin öğrencilere verdiği cevap: “Geldik işte, ölmediniz!”
Bu nasıl bir rahatlıktır, bu nasıl bir vurdumduymazlıktır! Tek öğrencimizin bile bir daha bu kâbusu yaşamasına izin vermeyeceğiz. Bu konuya ivedi bir şekilde kalıcı çözüm getirilmelidir. Bu konuda bir önerimiz var: Öğrenci yurtlarının asansör bakımlarını, Sarayın asansörlerinin bakımını yapan şirket üstlensin. Ya da tam tersi olsun. Devlet yurtlarının asansör bakımlarını yapan şirket, Sarayın ve bakanlıkların asansörlerinin bakımını da yapsın. Bakalım o asansörlere bir daha gönül rahatlığıyla binebiliyor musunuz? Sizin canınız can da, bizim çocuklarımızınki can değil mi?
Değerli arkadaşlar; hepimizin büyük bir üzüntü duyduğu “hakeme atılan yumruğun” ardından tam 1 hafta geçti. FIFA kokartlı hakemimiz, Halil Umut Meler’i, evinde ziyaret ettik.
Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel, olayın hemen ardından kendisini aradı. Aynı şekilde Grup Başkanvekilimiz Ali Mahir Başarır da kendisini hastanede ziyaret etti. Bu destek karşısında Meler, Cumhuriyet Halk Partisi’nin ilgi ve alakasından memnuniyet duyduğunu ve bu ilgi ve alakanın acısını hafiflettiğini söyledi. Manevi destek önemli ama bir de bu olayların olmasını engelleyen tedbirlere de bakmak lazım. Saha içi ve seyahat güvenliği hakemler için hayati bir meseledir. Hakemler sadece sahada değil, maç öncesi ve sonrası saha dışında da baskı ve şiddete maruz kalıyorlar. Alt liglerde görev yapan hakemlerimizin maruz kaldığı şiddetten haberimiz bile olmuyor. Türkiye’de ne yazık ki siyasi isimlerin kulüplere rahatlıkla müdahale edebildiği, kulüplerin başkanlarını belirlediği bir futbol sistematiği oluşturuldu. Hatta öyle ki kulüpler fonlanarak, dolaylı olarak şampiyonlar belirlendi. Siyasetin karıştığı futbol müsabakaları şiddetle sona erer. Bu tür şiddet olaylarını sadece sahalarda değil hiçbir yerde görmek istemiyoruz. Şiddetin durdurduğu lig, iki gün önce tekrar başladı. Ligi yöneten, izleyen, organizasyonunda görev alan herkesin, atılan yumruğu hatırlayarak ve unutmayarak görevini ifa etmesi gerekmektedir. Unutmayalım ki Soma’daki tekmeyle sahadaki tekme aynıydı… Şiddetin ve kaynağının karşısında durmazsak, tekmeler de durmayacak… Aksi takdirde AKP’nin tekmelerinin sonu gelmeyecek ve şiddet emin olun bir gün herkese isabet edecek.
Değerli basın mensupları, bugün Anayasa Mahkemesi ikinci defa Hatay halkının iradesine sahip çıkan bir karar verdi. Anayasa’nın 153’üncü maddesi tereddütte yer vermeyecek derecede açık.
AYM kararları, yasama, yürütme ve yargı organları ile idari kurumları ve gerçek ve tüzel kişileri bağlar. Hukuk devletinde, AYM kararlarının uygulanmaması söz konusu olamaz. Hepimizi bir arada tutan Anayasa’ya ve Anayasal kurumlara karşı tırmandırılan “Yargı Krizi” nin temeli siyasi müdahalelerdir. Yargıyı siyasallaştırmak kimseye fayda sağlamaz. Adaletin olmadığı yerde iktidar sahipleri dahil, kimse güven değildir. Biz, Meclise had bildiren, halk iradesini yok sayan ve bağımsızlığını yitirerek siyasallaşmış yargıya karşı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda 21 gün 500 saat “Adalet Nöbeti” tuttuk. Tarafımız çok açık… Cumhuriyet Halk Partisi olarak adaletten, hukukun üstünlüğünden ve Anayasa’dan tarafız.
Değerli arkadaşlar, 19 Aralık 1978’de Kahramanmaraş’ta başlayan katliamda, 1 hafta boyunca yüzlerce cana kıyıldı. Evler, dükkânlar yakıldı, yağmalandı. Yüzlerce yurttaşımız zorla göç ettirildi. Bu katliamın sorumluları, tahmin edileceği gibi, gizli eller tarafından korundu ve hak ettikleri cezaları almadı. Hatta bazıları Milletvekili dahi seçildi… Adalet, katliama uğrayanları, muazzep olanları görmemişti. Cumhuriyet ve demokrasi tarihimizin en kara lekelerinden biri olan Maraş Katliamı’nda yitirdiğimiz canları bir kez daha rahmetle anıyorum. Hesaplaşmak için değil, bir daha olmasın diye Maraş Katliamı’nı unutmayacağız, unutturmayacağız…
Son olarak, sözlerimi 21 yıl önce hain bir suikasta kurban edilen aydınımız Necip Hablemitoğlu ile bitirmek istiyorum. Kendisini saygıyla ve rahmetle anıyoruz. FETÖ terör örgütünü anlattığı ve suikasta kurban edildikten sonra basılan “Köstebek” adlı kitabının kapağında şunu diyor: “Pirincin içindeki siyah taştan değil, beyaz taştan korkun…” Ve anlıyoruz ki akademisyen ve aydın kimliğiyle, hâlâ günümüze ışık tutmaya devam ediyor…
Partisinin adına “AK” deyince AK olduğunu zannedenler, ülkenin başına açmadık bela, ülkede suikast korkusunu yaşamamış bırakmadılar! Unutmayın ki baskı, tehdit ve sindirme ile yaratmaya çalıştığınız o düzen, sizin içinizdeki beyaz taşları tek tek açığa çıkaracak…
Hepinize teşekkür ediyorum.
Değerli basın mensupları, bugün Merkez Yönetim Kurulu toplantımızı gerçekleştirdikten sonra Parti Meclisi toplantımızı gerçekleştirdik ve Parti Meclisi toplantımızda 160 seçim çevresinin görüşmeleri yapıldı. Bu 160 seçim çevresinin 35’inde önseçim kararı alındı. 125’inde ise anketler, kamuoyu yoklamaları, örgüt görüşleri, bölge milletvekilleri, Parti Meclisi üyeleri ve o seçim çevrelerinde görevlendirilen heyetlerimizin MYK’ya ve Parti Meclisimize sunmuş olduğu raporlar doğrultusunda adaylar belirlendi.
Parti Meclisi toplantımızda belirlenen belediye başkan adaylarımızın listesini basın toplantımız bittiğinde Sayın basın mensuplarımızla paylaşacağız. Ancak ben bugün Parti Meclisi toplantımızda belirlenen Büyükşehir Belediye Başkan Adaylarımızı ve İl Belediye Başkan Adaylarımızı sizlerle paylaşacağım. Konya Büyükşehir Belediye Başkan Adayımız Sayın İsmail Sonkaya. Manisa Büyükşehir Belediye Başkan Adayımız Sayın Ferdi Zeyrek ve Samsun Büyükşehir Belediye Başkan Adayımız Sayın Cevat Öncü olarak Parti Meclisimizde karar altına alındı ve belirlendi.
Büyükşehir Belediye Başkan Adaylarımız dışında İl Belediye Başkan Adaylarımıza gelecek olursak. Çanakkale Belediye Başkan Adayımız Sayın Muharrem Erkek. Kırşehir Belediye Başkan Adayımız Sayın Selahattin Ekicioğlu. Bartın Belediye Başkan Adayımız Sayın Muhammet Rıza Yalçınkaya. Amasya Belediye Başkan Adayımız Sayın Turgay Sevindi ve Ardahan Belediye Başkan Adayımız Sayın Faruk Demir Parti Meclisimizde oylanarak Belediye Başkan Adayı olarak belirlendi. Sanırım Kütahya’yı söylemedim. Kütahya Belediye Başkan Adayımız da Sayın Eyüp Kahveci Parti Meclisi toplantımızda Belediye Başkan Adayımız olarak belirlendi.