Balıkesir Milletvekili Burak Dalgın, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında asgari ücreti ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Meseleyi yedi açıda ele alan Dalgın, “Asgari ücretli belirlerken hassas bir denge kurmaya mecburuz. Vatandaşımızı fukaralık ve sosyal yardıma, işletmelerimizi iflasa ve kayıt dışına mahkûm edemeyiz” dedi.
DEVA Partisi Balıkesir Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Burak Dalgın, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında asgari ücrete ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
“Asgari ücret doğrudan 7 milyona yakın, dolaylı olarak da tüm özel sektör çalışanlarımızı ilgilendiren bir konu. Ancak maalesef genelde tek bir boyutta ele alınıyor: kaç lira? Bu elbette anlaşılabilir bir şey. Ancak konu kapsamlı. Kaş yaparken gözü çıkarmamak, yaratıcı çözümler geliştirmek gerek.” diyen Dalgın, görüşlerini yedi başlık altında aktardı.
‘Asgari ücret, açlık sınırının altında’
Dalgın, konuşmasına asgari ücretin açlık sınırının altında kalmasına vurgu yaparak başladı:
“Bakın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı asgari ücreti nasıl tanımlıyor: ‘İşçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını karşılamaya yetecek ücrete asgari ücret denilmektedir.’
Bugünkü asgari ücretle, bırakın giyimi, kültürü, vatandaşlarımız mutfak alışverişini bile karşılayamıyor. TÜRK-İŞ’in Kasım ayı araştırmasına göre açlık sınırı aylık 14 bin lira, yoksulluk sınırı 46 bin lira. Bekar bir çalışanın bile yaşama maliyeti aylık 18 bin lira olmuşken, insanlardan asgari ücretle aile geçindirmeleri bekleniyor. Hükümete sesleniyorum: ‘Türkiye Yüzyılı’ndan anladığınız, açlık sınırının altında bir ücretle yaşamaya çalışan insanlar mıdır?
Bakın, asgari ücrette 350-400 dolar seviyesini bir türlü kıramıyoruz. Yapılan zamlarla 400 doların üzerine kısa süreli çıkılıyor ancak kurun yükselmesiyle birlikte yine 300-350 dolar seviyelerine dönüyoruz. Bir mukayese için söyleyeyim: Dünyanın ucuz işgücü deposu denen Çin’in Şangay şehrinde asgari ücret aylık 370 dolar seviyesinde. AB ülkeleri arasında en düşük asgari ücret verilen ülkeyiz. Komşumuz Bulgaristan’da asgari ücret 400 dolar seviyesinde. Saatlik asgari ücret sıralamasında, 36 OECD ülkesi arasında 28’inci sıradayız.
Ucuz işgücü, ucuz ülke, ucuz para birimi diye diye ülkemizi vasatistan, vatandaşlarımızı da parya haline getirdiler. Vasatistan olmayı da parya olmayı da reddediyorum!”
‘Asgari ücrete yapılan zam, enflasyon karşısında birkaç ay içinde eriyor’
Dalgın, enflasyon karşısında eriyen zamlarla devam etti:
“Maalesef asgari ücrete yapılan zammın bereketi birkaç ay ancak sürüyor. Meseleyi somutlaştırmak için bir hesaplama yapalım. Bu sene başında belirlenen net asgari ücret 8 bin 506 liraydı. Haziran ayına geldiğimizde, asgari ücretli bir çalışanın enflasyondan arındırılmış, reel ücreti 7 bin 100 liraya kadar gerilemişti.
Sonra bir ara zam yapıldı. Net asgari ücret 11 bin 402 liraya çıktı. Tabii ki bu zam da enflasyon karşısında direnemedi. Kasım ayı itibarıyla, ara zamma rağmen asgari ücretlinin reel seviyesi yeniden 7 bin 100 lira seviyesinde.
Daha önce de birçok kez söyledim. Yine söyleyeyim: enflasyonu düşürmeden, vatandaşın alım gücünü artıramazsınız.”
‘Asgari ücret artık genel ücret hâline geldi’
Dalgın, devamında asgari ücretin artık genel ücret haline geldiğine dikkat çekti:
“Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına göre ‘Asgari ücret, uygulamada verilebilecek en düşük ücrettir.’ Yani, asgari ücret, mesleki veya teknik becerisi olmayan, iş deneyimi az çalışanlara başlangıç ücreti olarak verilir.
Zaten dünya uygulamaları da bu yönde. İspanya’da asgari ücretle çalışanların oranı yüzde 1. Almanya’da asgari ücretle çalışanların oranı yüzde 6,5. Bulgaristan’da asgari ücretle çalışanların oranı yüzde 14. Bizde ise bu oran, sıkı durun: yüzde 40!
Bu kazanç eşiğini asgari ücretin yüzde 20 fazlasına taşırsak, bu oran yüzde 50’yi aşıyor. Yani yaklaşık 12 milyon kayıtlı çalışan, ayda 14 bin liranın altında maaş alıyor. Bazı kayıt dışı çalışanlar, ya da kazancının bir kısmını elden iade edenler asgari ücretin bile altında kazanıyor. Bu meseleler kadın çalışanlar açısından daha da yaygın.”
‘Yıllar içinde ücretler, asgari ücrette buluşuyor’
Burak Dalgın, dördüncü başlık altında ücretlerin yıllar içinde asgari ücrette buluşmasına değindi:
“2007’de Türkiye’de ortalama ücret asgari ücretin 2,4 katıyken bugün bu oran 1,7’ye gerilemiş durumda. Yani, asgari ücret açlık sınırına doğru, ortalama ücretler de asgari ücrete doğru baskılanıyor.
Bunun doğal sonucu; tecrübe, çalışkanlık, eğitim gibi kriterlerin para etmemesi, anlamsızlaşmasıdır. Bunun doğal sonucu; kolay para hevesinin, kredi batağının her yanı kanser gibi sarmasıdır. Kötü ekonomi idaresinin neticesi, sefalettir. Kötü ekonomi idaresinin neticesi, vasatlıktır. Kötü ekonomi idaresinin neticesi, ahlaksızlıktır.”
‘Asgari ücretin refah etkisi şehirden şehire, bölgeden bölgeye değişiyor’
Dalgın, altıncı başlıkta asgari ücretin refah etkisinin şehirden şehire değiştiğini belirtti:
“İllerimiz arasında çok ciddi yaşam maliyeti farklılıkları var. Örneğin, Endeksa verilerine göre bazı illerimizde 8-9 bin lira civarında olan aylık ortalama kira ücreti, İstanbul’da 17 bin, Ankara’da 14 bin liranın üzerinde. Asgari ücretin kiraya bile yetmediği illerimiz var.
Bu gerçeği iktidar da kabul ediyor. Nitekim geçen hafta Meclis Genel Kurulu’nda görüşülen torba yasada, İstanbul’a taşınan BDDK personeline ‘hayat pahalılığı’ gerekçe gösterilerek ek tazminat verilmesi maddesi vardı.
TÜİK’e kulak verelim. Temel gelir kaynağı maaş, ücret, yevmiye geliri olan hane halklarına bakmışlar. Gelirlerin yüzde 22,5’ini ulaşıma, yüzde 21’ini gıdaya ve yüzde 21’ini konut ve kira harcamalarına ayırıyorlar. Bu üç temel kalem aylık gelirlerinin yaklaşık üçte ikisine tekabül ediyor. Şaşırtıcı değil.
Bir tarafta, ortalama aylık kiranın 17 bin lira olduğu, işe gitmek için vesait değiştirilen, gıda fiyatlarının yüksek olduğu İstanbul var. Diğer tarafta kiranın 8-9 bin lira olduğu, işe tek vesaitle gidilen, gıda fiyatlarının nispeten az olduğu başka şehirlerimiz. Her iki yerde çalışan insan da aynı asgari ücreti alıyor. Bu adil bir yaklaşım mı?
Bugün ABD’de, Kanada’da, Çin’de şehirlere göre farklı asgari ücretler var. Mesela ABD’de 100’den fazla farklı asgari ücret bulunuyor. Mesela Çin’de bazı bölgelerde, değişen ekonomik koşullara göre üç veya dört farklı asgari ücret seviyesi bulunuyor.”
‘Asgari ücreti hükümet belirliyor, özel sektör ödüyor’
Burak Dalgın, son olarak asgari ücretin hükümet tarafından belirlenmesine dikkat çekti:
“Asgari ücreti hükümet açıkladığı için sanki iktidar kendi kesesinden bir şey bahşediyor havası var. Bu çok yanlış. Zaten, kamuda asgari ücretle çalışan kimse yok. Yani hükümet kimseye bu ücreti ödemiyor. Asgari ücreti özel sektör işverenleri ödüyor. Yani hükümet, başkasının kesesi üzerinden maaş dağıtıyor.
İşveren deyince, aklınıza holdingler gelmesin. Bu maaşı sokağın köşesindeki esnaf Hamdi Efendi, KOBİ’sini büyütmeye çalışan İsmail Bey, girişimini ayağa kaldırmaya çalışan Ayşe Hanım ödüyor. Unutmayalım, ülkemizde 10 kişiden 7’sini KOBİ’ler istihdam ediyor! Asgari ücret seviyesini belirlerken, bu işletmelerin hayatını sürdürmesini ve kayıt dışına kaçmasını da göz önüne almamız gerekiyor.
Bu konunun bir de hürriyetler tarafı var. Hükümet 5 milyon memurun maaşını, 16 milyon emeklinin maaşını, 7 milyon asgari ücretlinin maaşını, dolaylı yoldan milyonlarca özel sektör çalışanının maaşını belirliyor. Açık söyleyeyim: toplumun dörtte üçünün maaşını belirleyen bir hükümet, aslında her şeyi belirliyordur. İktisadi, toplumsal ve siyasi hürriyetler bir bütündür.”
‘Asgari ücreti belirlerken hassas bir denge kurmaya mecburuz’
Dalgın, konuşmasını tamamlarken asgari ücretin belirlenmesinde hassas bir denge gözetilmesi gerektiğini belirterek “hedef enflasyon” vurgusuna tepki gösterdi:
“Asgari ücreti belirlerken hassas bir denge kurmaya mecburuz. Vatandaşımızı fukaralık ve sosyal yardıma, işletmelerimizi iflasa ve kayıt dışına mahkûm edemeyiz.
Elbette asgari ücret milyonlarca insanımızı enflasyona ezdirmeyecek, vatandaşlarımızı insan onuruna yaraşır bir hayat standardına ulaştıracak bir seviyede olmalı.
Rakamları da vereyim: Son asgari ücret zammından beri, yılın ikinci yarısındaki enflasyon yüzde 40. Önümüzdeki sene için devletin topladığı vergi ve harçlarda uygulayacağı artış oranı yüzde 58 buçuk.
Bu vesileyle, gerçekleşen değil, beklenen enflasyon meselesine de değineyim. İTO Başkanı Sayın Şekip Avdagiç zam oranının bu şekilde belirlenmesi gerektiğini söyledi. Eğri oturalım, doğru konuşalım: Türkiye’de hedef enflasyonun bir ciddiyeti yok. Merkez Bankası’nın enflasyon raporunun 2023 için kullandığı ifadeleri hatırlayalım: 26 Ocak: yüzde 22. 27 Temmuz yüzde 58. 2 Kasım yüzde 65. Bu şekilde bir zam belirlemek, geniş toplum kesimlerini fakirleştirmek olur.”