Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “Dünya, ekonomik krizden savaşlara ve siyasi çalkantılara kadar pek çok sorunla boğuşurken, Türkiye olarak hem içeride hem dışarıda güçlü bir duruş sergiliyoruz. Küresel krizleri önceden görüp gereken tedbirleri alma, mekanizmaları oluşturma, dayanıklılığımızı tahkim konusunda artık herkesin takdir ettiği birikime ve dirayete sahibiz” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.
Ülkemizin 81 vilayetinde ve ilçelerinde insanlarımızı ev sahibi yapmak için yürüttüğümüz konut projelerini yeni bir kampanyayla taçlandırma müjdesinin ayrıntılarını 13 Eylül’de kamuoyuna açıkladık. Adını ‘İlk Evim, İlk İş Yerim’ olarak koyduğumuz bu kampanya, toplamda 500 bin sosyal konutu, 250 bin konut arsasını ve 50 bin iş yerini kapsıyor. Kampanyanın ilk etabında 250 bin konutu, 100 bin konut arsasını ve 10 bin iş yerini 2 yıl içinde bitirerek hak sahiplerine teslim etmeyi planlıyoruz. Talep toplama süreci önümüzdeki ay sonuna kadar devam edecek projenin, 5 bin konutluk ilk diliminin temelini 25 Ekim’de atıyoruz. Başvuru sayısı şimdiden 5 milyona dayanan bu kampanya, Türkiye’nin bugüne kadar yapılmış en büyük sosyal konut atılımı olacaktır.
Geçtiğimiz 20 yılda 1 milyon 170 bin konutu inşa etmiş bir hükûmet olarak, 2 yıl içinde 250 bin sosyal konutu tamamlayacak, ardından da süratle bunu 500 bine çıkartacak bu projeyi söz verdiğimiz şekilde hayata geçirmekte kararlıyız.
Milletimiz sosyal konut kampanyamıza çok büyük bir teveccüh göstermiştir. Gençlerimize, emeklilerimize, engellilerimize, şehit yakını ve gazilerimize özel kontenjanlar ayırdığımız ‘İlk Evim, İlk İş Yerim’ kampanyasının bir kez daha ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Hükûmetimizle eser ve hizmette yarışamayanların yalan, yanlış ve iftira üzerine kurdukları hezeyanlarıyla ilk günden itibaren kampanyamızı karalamaya çalışmalarını ise üzüntüyle takip ediyoruz. Hep söylediğimiz gibi, biz 20 yıldır eser ve hizmette yarışacağımız bir muhalefetin özlemini seçtik, görünüşe göre uzunca bir süre daha aynı arayışı sürdüreceğiz.
“İÇ SİYASETTE OLDUĞU GİBİ DIŞ POLİTİKADA DA DAYATMALARI KABUL ETMİYORUZ”
Uluslararası kuruluşlar, küresel ekonominin ve gelişmiş ülkelerin büyüme beklentilerini sürekli aşağı yönlü revize ederken, Türkiye’nin büyüme oranını ise tam tersine sürekli yükseltiyor. Sadece bu bile ülkemizin potansiyelinin ve gücünün büyüklüğünü göstermeye yeterli bir işarettir.
Dünya, ekonomik krizden savaşlara ve siyasi çalkantılara kadar pek çok sorunla boğuşurken, Türkiye olarak hem içeride, hem dışarıda güçlü bir duruş sergiliyoruz. Küresel krizleri önceden görüp gereken tedbirleri alma, mekanizmaları oluşturma, dayanıklılığımızı tahkim konusunda artık herkesin takdir ettiği birikime ve dirayete sahibiz. Son 8-9 yıldır kesintisiz yaşadığımız saldırılar, maruz kaldığımız oyunlar, önümüze kurulan tuzaklar, bizi böyle bir erken uyarı sistemi oluşturmaya ve etkin şekilde çalıştırmaya mecbur bırakmıştır. Bu sayede, salgınla başlayıp Ukrayna-Rusya savaşıyla süren küresel krizler döneminde gelişmiş ülkeler dahi ne yapacaklarını bilemez şekilde savrulurken, biz hedeflerimize doğru yürümeyi sürdürebildik. Asla paniğe ve korkuya kapılmadan, son asrın en büyük sağlık kriziyle mücadelede kendi özgün programımızı oluşturup uyguladık. Rusya-Ukrayna Savaşında her iki tarafla diyalogumuzu sürdürerek, tahıl sevkiyatından esir takasına kadar pek çok diplomatik başarıya imza attık. Şu an itibariyle 5 milyon tonun üzerinde tahıl ihracatını gerçekleştirdik.
Ülkemizi ısrarla bölgesel ve küresel karar alma mekanizmalarının dışında bırakmaya çalışanlara rağmen, her sürecin itibarlı, güvenilir, diyalogları kolaylaştırıcı ve sorunlara çözüm geliştirici başat aktörü olduk. Ülkemizi kendi çıkarlarının bekçisi olarak görenler bu yeni durumdan rahatsız olsa da, biz süreci Türkiye merkezli olarak yönetiyoruz. Hükûmet olarak, iç siyasette olduğu gibi dış politikada da dayatmaları kabul etmiyoruz.
Türkiye’nin kazanımlarını daha ileriye taşımak için üç kıtayı birleştiren stratejik konumumuza mütenasip şekilde farklı bölgesel kuruluşlarla ilişkilerimizi geliştiriyoruz. Ne Batı için Doğu’ya sırtımızı dönüyor, ne de kuzey ülkeleriyle bağlantılarımızı güçlendirirken, Ortadoğu ve Afrika’yı ihmal ediyoruz. Tıpkı Mevlana Hazretleri’nin pergel metaforunda olduğu gibi, bir ayağımızı ülkemize sabitlerken, diğeriyle de bölgemizden başlayarak tüm dünyayı kuşatıyoruz.
Tarihî, beşeri, kültürel kadim bağlarımız olan Balkanlar’ın güvenlik ve huzurunu kendi ülkemizden ayrı görmüyoruz. Kritik bir dönemde Bosna Hersek, Sırbistan ve Hırvatistan’a yaptığımız ziyaretler hem bu ülkelerle ilişkilerimizin ilerletilmesi, hem de istikrar ortamının korunması açısından faydalı sonuçlar doğurmuştur. Geçtiğimiz günlerde Özbekistan ve Amerika’da yaptığımız temaslar da Türkiye’nin genişleyen dış politika vizyonunu ortaya koymuştur.
Özbekistan Cumhurbaşkanı kardeşim Şevket Mirziyoyev’in daveti üzere katıldığımız Şanghay İşbirliği Teşkilatı Zirvesi’nde bu anlayışla oldukça verimli temaslar gerçekleştirdik. Toplamda 3,2 milyar insanın yaşadığı, 20 trilyon dolar millî gelir üreten 2012 yılından bu yana diyalog ortağı olduğumuz Şanghay İşbirliği Teşkilatı’yla ilişkilerimizi çok daha derinleştirmeyi istiyoruz. Bu niyetimizi zirve kapsamında yaptığımız temaslarda muhataplarımıza açıkça ifade ettik.
Zirvede ev sahibi Özbekistan Cumhurbaşkanı Sayın Mirziyoyev’in yanı sıra, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın Aliyev, Pakistan Başbakanı Sayın Şahbaz Şerif, Çin Devlet Başkanı Sayın Şi Cinping, Moğolistan Cumhurbaşkanı Sayın Hürelsüh, Hindistan Başbakanı Sayın Modi, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Sayın Putin, İran Cumhurbaşkanı Sayın Reisi ile bir araya geldik. Bu liderlerle hem ikili münasebetlerimizi tüm yönleriyle ele aldık, hem de bölgesel meseleler konusunda görüş alışverişinde bulunduk.
Şanghay İşbirliği Teşkilatı Zirvesi’nin ardından Birleşmiş Milletler 77. Genel Kurulu genel görüşmelerine katılmak üzere New York’a geçtik, 13 saatlik bir yolculuktan sonra New York’a ulaştık. Kovid salgını sebebiyle 2 yıl sonra ilk kez yüz yüze yapılan Genel Kurul görüşmeleri bizim açımızdan son derece yoğun, verimli ve bereketliydi. Amerika’daki vatandaşlarımızdan Türk sivil toplum kuruluş temsilcilerine, farklı kesimlerden insanlarımızla bir araya gelerek hasret giderdik.
Ayrıca, Amerikan Düşünce Kuruluşu temsilcileri, iş çevreleri, müteşebbisler, ülke siyasetinin önde gelen isimleriyle kapsamlı istişareler gerçekleştirdik.
Birleşmiş Milletler bünyesindeki Eğitimin Dönüştürülmesi Zirvesi’nde, Türkiye’de son 20 senede eğitim-öğretimde yaşanan gelişmeleri ve gelecek vizyonumuzu liderlerle paylaştık.