Ahhh millet, ahhh!..
Vekillerinizi seçerken, size dayatılan sisteme boyun eğmek zorunda kalırsanız, onlar da sadece genel merkezlerine karşı sorumluluk hissederler ve sizi değil, sadece kendi çıkarlarını düşünürler…
Buna son kanıt, Türkiye’nin ve toplumun hiçbir temel sorununda uzlaşamayan, halkın refahı için göstermelik savaş verenler, sıra kendi çıkarlarına geldiğinde nasıl da avuçlarını ovuştura ovuştura ellerinin ikisini birden havaya kaldırdıklarını maaş zamları sırasında yaşandı.
Evet, kaderlerini genel başkanlarının iki dudağı arasına sıkıştırmış vekillerin maaşları geçen yıl 22 bin liraydı, sonraki iki zamla 40 bin liraya çıkarıldı, şimdi de 56 bin lirayı aşarken, tüm parti milletvekilleri, tam kadro, hep birlikte, “evet” diyerek ellerini havaya kaldırdılar.
Tabii ki yoksulluk sınırının 20 bin lirayı geçtiği günümüzde milletvekilinin 56 bin lira maaş alması yadırganmamalı ama bu ancak asgari ücretin 20 bin lira olduğu koşullarda geçerli olmalı…
Her birinin milletvekilliği dışında, önemli gelir kaynakları olan bunlar asla yoksullukla boğuşan halkın temsilcisi olamazlar….
Olsalar olsalar, genel başkanlarının emir eri, burjuvazi ve rantiyenin temsilcileri ve kendi çıkarlarının bekçisi olurlar…
Madem kendi maaşınıza yapılacak zamlara koşa koşa “evet” diyecektiniz, Recep Tayyıp Erdoğan’ın yüzde 40 maaş zammına neden üst perdeden itiraz ettiniz, halkı da galeyana getirdiniz ki!
Bu iki yüzlülük değil mi?
Adam, ülkeyi rezil de yönetse, kendi babasının malı da görse, temsil ettiği zengin ve küçük bir zümrenin çıkarları için halkını açlığa mahkum da etse de, sonuçta Cumhurbaşkanı ve parti lideri kimliğiyle tüm sorumluluğu üzerinde taşıyor. Sizin gibi emme basma tulumba gibi kafa sallayıp, el kaldırıp indirme işlevi de görmüyor. Sizin 56 bin lira maaş aldığınız yerde, onun 256 bin lira alması bile az sayılmalı değil mi?
Hepinize yazıklar olsun!
Saygılar…