İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “Eğer İsveç ve Finlandiya, Rusya tehdidini ciddiye alıyor ve kendilerini korumak için NATO’ya üye olmak istiyorlarsa öncelikli olarak kendilerini kullanan ve ilk fırsatta sırtlarından bıçaklayacak olan PKK’ya karşı gerekli tepkiyi göstermeli ve terör örgütünü topraklarından çıkartmalıdır.” dedi.
Akşener, partisinin TBMM Grup Toplantısı’ndaki konuşmasında, çeşitli spor dallarında uluslararası düzeyde gösterilen başarılara dikkati çekerek, tüm sporcuları tebrik etti.
Sultan 2. Abdülhamid ile ilgili tartışmalara değinen Akşener, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarını anımsattı.
Tarihe sahip çıkmanın, tarihten ilham alınarak yol yürümenin ve tarihe atıf yaparak siyaset dersi vermenin yolunun, ilk önce tarihi öğrenmekten geçtiğini vurgulayan Akşener, “Tarih ‘keşke Yunan galip gelseydi’ diyen meczup Fesli’lerin hezeyanlarından öğrenilmez. Yalan yanlış danışman notlarından da öğrenilmez. Dizi sahnelerinden, çizgi romanlardan hiç öğrenilmez. Tarih, okuyarak araştırarak öğrenilir. İşte bu yüzden Sayın Erdoğan tarihi bir türlü öğrenemiyor. Çünkü kendisi okumayı sevmiyor. Eline tutuşturulan notlardan ötesini görmüyor. Kulağına üflenen sesler dışında kimseyi duymuyor. Dört bir yanını saran cehalet duvarından attığı hamasi nutuklarla günü kurtarmaya çalışıyor.” diye konuştu.
Akşener, tarihe, Erdoğan gibi kişiler ve kavgalar üzerinden de bakmadıklarını, değerler, sistemler ve sonuçlar üzerinden tarihi ele aldıklarını, Abdülhamid Han’la değil, o günün şartlarındaki demokrasi rüzgarıyla, tekleşmeye, tek adamlığa giden her yolu azimle kesmiş milli iradeyle ilgilendiklerini anlatarak, şunları kaydetti:
“Sayın Erdoğan, nedense istibdat dönemi ile günümüz arasındaki benzerlikleri dile getirmemden çok rahatsız oldu. Sayın Erdoğan için rehber kabul ettiği, rol model aldığı ama nasıl vefat ettiğini bile bilmediği Abdülhamid Han’ı kendisine benzetmek büyük bir hakaretmiş. İstibdat bir olgudur, bu inkar edilemez. Bu tarihsel bir hakikattir. Ancak görüyoruz ki Sayın Erdoğan için istibdadın kendisi değil, istibdada kimin maruz kaldığı ve istibdadı kimin uyguladığı daha önemli. Kabileci zihniyet işte böyledir. Kendi uyguladığı istibdadı umursamaz ama kendi maruz kaldığı zaman avaz avaz bağırır. Halbuki istibdat göreceli değildir. Ya vardır ya da yoktur. Ya karşısındır ya da yanındasındır, bu kadar basit. Eğer istibdada karşıysan; söz Abdülhamid Han’a da gelir, 1912’deki sopalı seçimlere de 1946’daki sandık baskısına da. Askeri vesayete de karşı olursun, 27 Mayıs darbesine de 12 Mart’a da 12 Eylül’e de 1909’daki darbe teşebbüsüne de karşı durursun, 15 Temmuz 2016’dakine de. Yassıada mahkemelerindeki adaletsizliğe de isyan edersin, tweet atan gençlerin Silivri’ye yollanmasına da. 28 Şubat’la da mücadele edersin, Sayın Erdoğan’ın partili istibdat rejimiyle de.”
Akşener, Cumhurbaşkanı Erdoğan için tarihin, ecdadın sadece kendi iktidarını korumaya hizmet ettiği sürece değerli olduğunu öne sürdü.
“Kaybedeceğini anlayan Erdoğan’ın çaresiz çırpınışlarını eğlenerek izlediklerini” dile getiren Akşener, “Tazmanya canavarı edasıyla attığı hamasi tiratlarını gülerek dinliyoruz. Haddi kim bilecekmiş, hududu kim görecekmiş, milletimizin tokadını kim yiyecekmiş, hep birlikte şahit olacağız. Sayın Erdoğan’ı şimdiden uyarıyorum. Bu saatten sonra ‘milletim beni affetsin’ler tutmaz. ‘Ortağım beni kandırdı’ edebiyatını da kimse yemez. Yenilgiyi şimdiden sindirmeye başlasan iyi edersin. Çünkü sandıkta başına gelecek hazin sonu görmemize inan ki çok az kaldı. ‘Özgürlük, demokrasi’ diye geldin. 1909’un intikamı peşine düştün.” ifadelerini kullandı.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in yayılmacı ve saldırgan politikasının, bütün Avrupa’da güvenlik krizi oluşturduğunu vurgulayan Akşener, Ukrayna’da 4 aydır süren işgalin, şimdiye kadar NATO üyesi olmayan İsveç ve Finlandiya’yı da harekete geçirdiğini, her iki ülkenin de Rusya’ya karşı caydırıcılık elde etmek için NATO üyeliğine başvurduğunu kaydetti.
Bu talebin kabulü için Türkiye dahil mevcut üyelerin onayına ihtiyaç olduğuna dikkati çeken Akşener, Türkiye’nin, şimdiye kadar Batılı ülkelere gösterdiği iyi niyetin defalarca suistimal edildiğini söyledi.
Akşener, Türkiye’nin, Yunanistan’ın NATO üyeliği için verdiği onayın Ege adalarının silahlandırılmasıyla sonuçlandığını, Sovyet Rusya ve Yugoslavya’dan kopan ülkelerin NATO’ya girmesi için verdiği desteğin PKK’ya yardıma dönüştüğünü anlattı. Akşener, “Kore’de, Bosna’da, Afganistan’da, Türk askerinin verdiği mücadele müttefik bildiğimiz ülkelerin FETÖ’ye kol kanat germeleri ile son buldu. İşte bu yüzden bugün Türkiye’den İsveç ve Finlandiya’nın üyeliği için iyi niyet bekleyenlerin ilk önce kendi niyetlerini sorgulaması gerekiyor.” diye konuştu.
Bu noktada Türkiye’nin, iki önemli çıkarı olduğunu dile getiren İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, şunları kaydetti:
“Birincisi Avrupa’daki PKK varlığını sonlandırmak ve terör örgütünün Avrupa yapılanmasını çökertmek. İkincisi ise Çarlık rüyaları gören Putin’in saldırgan Rusya’sına karşı Avrupa güvenliğini güçlendirmek. Bizim anlayışımıza göre bunlar birbiriyle çelişen hedefler değildir. Çünkü Ukrayna topraklarının işgalinin daha ilk günlerinde, PKK terör örgütünün yaptığı Putin’in işgal tezlerini destekleyen açıklamaları, yıllarca Avrupa ülkelerinde kendine güvenli sığınak bulan terör örgütünün Avrupa’nın soğuk savaştan sonra yaşadığı en büyük güvenlik krizinde Putin’in yardakçılığına soyunduğunu gösterdi. Eğer İsveç ve Finlandiya, Rusya tehdidini ciddiye alıyor ve kendilerini korumak için NATO’ya üye olmak istiyorlarsa öncelikli olarak kendilerini kullanan ve ilk fırsatta sırtlarından bıçaklayacak olan PKK’ya karşı gerekli tepkiyi göstermeli ve terör örgütünü topraklarından çıkartmalıdır. Ayrıca bunu sadece İsveç ve Finlandiya değil, Batı güvenlik mimarisinin geleceğini önemseyen Almanya, İngiltere ve Fransa gibi ülkeler de yapmalı. İçlerindeki Putin uzantılarından derhal kurtulmalıdır.”
Demokrasinin, Putin’in çarlık rüyalarının propagandasını yapma özgürlüğü olmadığını belirten Akşener, Avrupa’nın da, terör örgütlerinin gündemlerini ve ajandalarını sınırsız bir pragmatizm ile takip edecekleri bir coğrafya olamayacağını vurguladı.
Akşener, “İşte bu nedenle biz PKK’nın Putin yanlısı tutumunu Türkiye ile diğer NATO ülkeleri arasında ortak zemin oluşumu için bir fırsat olarak görüyoruz. Bu fırsat, ülkemizin her iki milli çıkar hedefine yani PKK’yı Avrupa’dan söküp atma ve Avrupa güvenliğini güçlendirme çabasına katkı sunacaktır. Ancak bunu sadece devlet ciddiyetine yakışan etkin bir diplomasi ile başarabiliriz. Şu aşamada olması gereken, sessiz bir diplomasi yürütmek ve ortak tehditleri vurgulamaktır. Ancak gelin görün ki maalesef Sayın Erdoğan, bunun tam tersini yapıyor. Ve her zaman olduğu gibi yine dış politikayı, bir iç politika şovuna dönüştürmeye çalışıyor.” görüşünü savundu.
“Bu efelenmelerin, iç politikadaki siyasi hesaplarla yapılan şovların sonucunda ne oldu?” sorusunu yönelten Akşener, şöyle devam etti:
“Sayın Erdoğan’ı, Körfez ülkelerinin liderleriyle fevkalade neşeli pozlar verip para konuşurken bulduk. Hatta bu arkadaşımız en son yaşananları, söylenenleri ‘aile içi gürültü, patırtı’ diyecek kadar küçümsedi. Her şey bir anda unutuluverdi. Nitekim, öyle bir unutuldu ki cehaletine yenik düşmeleriyle meşhur grup başkanvekillerini bile yanlışlıkla Birleşik Arap Emirlikleri’nin gerçeğini hatırlattığı için harcadılar. Sayın Erdoğan; PKK, elinde Mehmetçiklerimizin, çocuklarımızın, evlatlarımızın kanı olan hain ve alçak bir terör örgütüdür. Eğer amacın bu terör örgütünü Avrupa’dan tasfiye etmekse, bunu yapmanın yolu da yordamı da bellidir. Biz de yanında dururuz.”
Bir bankanın, İngiltere Merkez Bankasında tuttuğu altınları değerinin altında sattığına dair dış basında bazı haberler çıktığını aktaran Akşener, şöyle devam etti:
“Biz, elinde kalan son kıymetli varlıkları da adeta müflis bir tüccar gibi satıp bozduran bu kurumun Merkez Bankası olduğuna inanmak istemiyoruz. Bak Sayın Erdoğan, seni buradan uyarıyorum. Işıltılı Bakanın, emir erin Merkez Bankası Başkanın ve bol maaşlı danışmanların, korkularından ya da koltuklarını korumak için sana anlatamıyorlar ama senin bu öngörüsüz politikaların ile göz göre göre, ödemeler dengesi krizine doğru gidiyoruz. Bu işin sonunda ya müflis bir tüccar gibi bu ülkenin bütün varlıklarını yok pahasına satmak var ya da 70 sente muhtaç olacağımız bir ödemeler dengesi krizi var. Bu gittiğin yol, yol değil. Bir an önce aklını başına al, bu yanlıştan dön, bu ucube politikalardan vazgeç.”
Akşener, sandığın milletin namusu olduğunu, milletin sandığı kendilerine emanet ettiğini, bu kutlu emanete tüm güçleriyle sahip çıkacaklarını dile getirerek, “Milletimizin helal oyunu, ne trafoda gezen kedilere ne de mühürsüz oy sayan nankörlere yedirmeyecek, yedirtmeyeceğiz. Her sandık başında görevli arkadaşlarımızla, ıslak imzalı tutanaklarımızla kaya gibi sağlam irademizle seçimin bekçisi olacağız. Hiç merak etmeyin sandıkla gelenler, sandıkta gidecekler.” ifadelerini kullandı.
Öte yandan İYİ Parti’den istifa edip Zafer Partisi’ne geçmesinin ardından buradan da istifa eden Adana Milletvekili İsmail Koncuk, tekrar İYİ Parti’ye katıldı. Koncuk’un rozetini Meral Akşener taktı.