Yattığım odanın penceresinden yağmurun, sicim gibi durmaksızın görünmez gibi yağdığını gülüşü hiç değişmeyen gözlerimle görebiliyorum. Toprağın ise bütün şehvetiyle emerek içine aldığını sadece tahmin edebiliyorum.
Toprağın dışı nasıl güzel ise içinin de aynı olmasının sebebi can suyu olan yağmurdan başka bir şey değil.
Canlının veya bir emtianın dışı güzel diye içinin de aynı güzellikte olduğu anlamına gelmez. Dış güzellik aldatabilir. İçindeki çirkinlikleri görmen ise zaman alır.
Şehir düşünün, caddeleri temiz, yeşiller içinde, görkemli binalar…
İnsan, bakımlı, şık giyimli, kibar…
Ama içlerini bilemezsin.
Şehri, insanı güzel göstermenin en basit çözümü, estetiktir.
Birkaç çiçek ekersin, binaları boyarsın, ışıklı tabelaları yakarsın, ışıl ışıl olur. “Vayy şehre bak “dersin.
Yağları aldırırsın, botoks yaptırır, göğüsleri, burnu estetikle düzeltir, bir de dişleri yaptırınca al sana insanda güzellik.
Ya içleri!!!
Şehrin, küçük yağışlarda bile kanalları tıkanır. Elektrikleri kesilir. Küçük bir depremde o şatafatlı binalar yıkılır.
İnsanın içinde beslediği kirli düşünceleri ise tanıdıkça öğrenir, tüm gerçekle yüzleşince Hanya’yı Konya’yı öğrenirsin.
Son yıllarda sıkça yapılan budur. Palyatif çözümler.
Tıpkı deniz gibi, dışı ne kadar güzelse, insanoğlunun içine attıklarıyla altı bir o kadar kendi gibi çirkinleştirmiştir.
İç güzelliği vazodaki çiçek gibi olmayanların yolu maalesef estetikten geçiyor. O kadar olağan olmuş ki, doktorların “estetik mi?” sorusu olağan karşılanıyor.
Şaşırma! Doktor doğru soru yönlendiriyor. Çünkü onun önceliği sağlık ve de iç güzelliktir.
KBB’den kayıt açtırmışsan, sadece doktorun değil. Üçüncü şahıslar, anestezi uzmanları ve de hemşirelerin birinci sorusu, “Estetik mi?” oluyor.
Muayene önce işinin ehli doktor ile hasta arasındaki diyalog genelde şöyle gelişiyor.
-Neyiniz var?
-Şey, burnum!
-Nedir şikâyetiniz?
-Galiba et var.
-Hım… Kontrol edeyim. Şöyle geçer misiniz?
-…
-Hiçbir sorun görünmüyor. Aksine iç kısmı çok güzel ve işlevini tam olarak yapıyor.
-Peki, dış kısmı biraz düzeltemez miyiz?
-Anladım estetik yaptırmak istiyorsunuz?
Doktor ne istenileceğini biliyor. En azından doğru yere geldi diye iç sesiyle konuşuyor. “Ya merdiven altı kliniğe gitse idi.”
Böyle düşünmesinin nedeni sonu mevcut halinden daha kötü olabilme ihtimalinin olmasından başka bir şey değil.
Bilirsiniz. KBB önemli beş duyu organımızdan ikisini barındırır. Duyma, koklama. Geriye, görme, tatma ve dokunma kalıyor.
Kulağa, Deriye, Dilimize güzelleşmek için estetik yaptırana pek rastlanmaz. .
Ah burun ah… Bilip bilmediğin yere girersen olacağın budur.
Beş duyunun her birinin ayrı özellikleri ve güzellikleri vardır. Birinin yeteneğinin kaybolması halinde canlının yaşamını olumsuz etkiler.
Kulak, dışı biraz büyüktür. En fazla kepçe kulak deriz.
Dil, varsa bile görmezsin. Küçük dilin uzamışsa ancak doktor fark eder.
Göz, çok büyükse bile “Eşşek gözlüm” diyerek seversin.
Derinin her rengi güzeldir. Zaten istesen de değiştiremezsin.
Burun öyle mi? “Şak” diye göze çarpar. Guinness Rekorlar Kitabına girmişliği dahi vardır.
Özellikle kadınlar için çok önemlidir. Gelişme çağında dışı biçimsizce ise ilk akla gelen estetiktir. Eyvallah…
Da iç güzelliği o yıllarda neden hiç düşünülmez. İleri yaşlarda çıkartacağı rahatsızlıklar düşünülmez.
Yetişkinler ise daha güzel görünmek uğruna doğru hekimi mi diye araştırmadan ucuz diye şak diye ameliyat masasına uzanır.
Prof. Dr. Zeliha Kapusuz Gencer diyor ki; “Burnun dış güzelliğinden ziyade iç güzelliği önemlidir”
Kaliteli yaşam için dış güzellikten ziyade Burnu’nun önemi işte bu cümlede saklı…
İçi çirkin burun, nefes aldırmaz, beyne oksijen gitmediğinden üretken olmaz. Rahat uyutmaz.
Bir şehir düşün, alt yapısı yok, dışı ise mükemmel. Her yeri koku sarar.
Canlılarda ise; Kandaki oksijen oranı düşer.
Akciğer ve kalp fazla çalışmak zorunda kalır.
Performans düşer, yorgunluk artar.
Horlarsın, yanında kimse uyumak istemez.
Baş ağrısı yapar. Sinüzitle uğraşırsın.
En önemlisi ise ciddi kanamalara yol açabilir. Bir yerlerde pıhtı dahi atabilir.
Yani Vuslat’a giden yol uzar.
Prof. Dr. Zeliha hocanın dediği gibi dış güzelliğimizden ziyade iç güzelliğimize önem verelim.
Ki, sağlıklı yaşamak için Dünyaya yeniden MERHABA diyebilelim.