İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM Grup Toplantısı’ndaki konuşmasında, hafta sonu kutlanan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı hatırlatarak bugün yüce Meclis çatısı altında buluşabilmelerini, 102 yıl önce bir araya gelen o kutlu iradeye borçlu olduklarını söyledi.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, millet, vatan ve egemenlik kavramlarının önemini anlatarak, bu üç unsurun bir araya gelmemesi durumunda, milli devletin olamayacağını belirtti. Bugün milli birliğin AK Parti iktidarı eliyle günbegün zayıflatıldığını ileri süren Akşener, sevginin yerine nefret, saygının yerine öfke ekildiğini, sınırları eleğe, memleketi de hendeğe çevirip, milletin kendi vatanında yabancı hissetmesinin istendiğini savundu.
Akşener, iktidarın, iktidarda kalabileceği her bir gün adına kapalı kapılar ardında Anadolu’yu, ürününü, mahsulünü, madenini, toprağını, ağacını, suyunu rehin ettiğini öne sürdü.
Ülkenin derin ve kronikleşmiş bir devlet krizinin içerisinde olduğunu iddia eden Akşener, öfke, umut, beklenti ve kırgınlıklarını, milli devleti yeniden tesis etmek, hukuk ve adaleti tek parola yapmak, demokrasiyi tam ve kamil olarak sağlamak için kullanmak mecburiyetinde olduklarını anlattı. Altı siyasi parti olarak bu amaç için çaba harcadıklarını dile getiren Akşener, şöyle devam etti:
“Siyasette durduğumuz yerler, vaatlerimiz, gündem karşısında aldığımız tavırlar, hatta çoğu zaman söylemlerimiz de farklı. Ama tüm farklılıklarımıza rağmen Türkiye için ortak görüşlerimiz var. Bu ucube sistemin Türkiye’yi taşıyamaz olduğu konusunda, güçlendirilmiş parlamenter sistemin esasları hakkında, rantı, yolsuzlukları, hırsızlıkları engellemek için siyasi ahlak yasası çıkarılması konusunda, Merkez Bankasının bağımsızlığı konusunda fikir birliğine sahibiz. Siyasetteki nefret dilinin sonlandırılıp, istişare kültürünün tesis edilmesi konusunda fikir birliğine sahibiz. Demokrasinin işletilmesi, Türkiye’nin bir hukuk devleti olması ve kuvvetler ayrılığının tesis edilmesi konularında fikir birliğine sahibiz.”
Çocukların yaşadığı sorunları anlatan Akşener, bugün Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çocuklara yönelik ortaya koyduğu vizyondan çok daha uzak bir durumda olduklarını savundu. Akşener, TÜİK’in verilerine göre, Türkiye’de bir ekonomik faaliyette çalışan 5-17 yaş grubundaki çocuk sayısının 720 bin olduğunu, 2 milyona yakın çocuğun da kayıt dışı çalıştığını aktardı. TÜİK’e göre, son 10 yılda 381 bin 418 kız çocuğunun evlendirildiğini dile getiren Akşener, cinsel, fiziksel ve duygusal istismardan korunamayan çocuk sayısının da son 10 yılda 700 kat arttığını söyledi.
Akşener, konuşmasının bir bölümünde Koruyucu Aile, Evlat Edinme Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ülkü Aydeniz’i kürsüye davet etti.
Aydeniz’in konuşmasının ardından sözlerine kaldığı yerden devam eden Akşener, “bay kriz ve arkadaşlarının” milleti 100 liralık bakkal çekine muhtaç ettiğini, patolojik vaka haline gelen bu yönetim anlayışının artık ne millete ne memlekete verecek hiçbir şeyinin kalmadığını ileri sürdü.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun “Bugün mühendis ihraç eden bir konuma geldik” açıklamasına işaret eden Akşener, şunları kaydetti:
“Görevleri, gençlerimize iş fırsatları, girişimcilik imkanları oluşturmakla görevli olanlar, ülkesini terk etmek zorunda kalan okumuş evlatlarımıza zerre utanmadan ‘ihracat’ diyor. Sorumlulukları gençlerimize hayallerini özgürce gerçekleştirecekleri bir ülke sunmak olanlar, beyin göçünü engellemek yerine gençlerimiz memleketten gitsin diye ellerinden geleni yapıyor. Üstelik, bu sözüm ona ihracat patlamasıyla övünürken bir yandan da ithalatta rekora koşuyorlar. Ne mi ithal ediyorlar? Sığınmacı. Mühendis ihraç edip, çoban ithal ediyorlar. Doktor ihraç edip, maraba ithal ediyorlar. Kendi gençlerini yoksulluğa mahkum edenler, kendi ülkelerini mülteci kampına dönüştürüyorlar.”
Akşener, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in nisan sonu itibarıyla yaklaşık 278 bin abonenin elektriğinin kesik olduğunu açıkladığını, söylediği rakamla övündüğünü belirterek, “Görevi, memlekette elektriksiz, doğal gazsız hane bırakmamak olan bakan zerre utanmadan, 2022 yılı Türkiye’sinde yaklaşık 1 milyon vatandaşımızın elektrik gibi temel bir ihtiyaçtan yoksun olduğunu savunuyor. O da eğer bu arkadaşların rakamlarına inanırsanız. En acısı da ne biliyor musunuz; ülkemizdeki elektriği kesik tüm abonelerin faturalarının toplamı, iki holdingin silinen vergi borcu kadar etmiyor.” ifadesini kullandı.
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin, “Gerekirse gemileri karadan yürütür, hedefimize ulaşırız” açıklamasını aktaran Akşener, sözlerini şöyle devam etti:
“Enflasyonu düşürebiliyor mu? Doları düşürebiliyor mu? Gençlere iş bulabiliyor mu? EYT’yi çözebiliyor mu? 3600 ek göstergeyi verebiliyor mu? Çiftçinin, esnafın, sanayicinin çilesini bitirebiliyor mu? Elektrik, doğal gaz faturalarını indirebiliyor mu? Maaşlara zam yapabiliyor mu? Bayram ikramiyelerine, anlamlı bir iyileştirme yapabiliyor mu? Hayır. Neymiş? Gemileri karadan yürütecekmiş. Bu söz; ne yaptığına dair en küçük bir fikri bile olmayan liyakatsiz bir bakanın, Fatih Sultan Mehmet Han üzerinden hamaset yaparak acınası bir şekilde durumu idare etme çabasıdır. Bu kadar basit. İşte size bu ucube sistemin memleketimizi düşürdüğü ibretlik durum. Yazıklar olsun.”
Devletin en temel görevlerinden birinin de tüm vatandaşların konut hakkını korumak, sağlamak olduğunu vurgulayan Akşener, düşük ve orta gelirli ailelere konut edindirme amacıyla TOKİ’nin kurulduğunu belirtti.
Akşener, TOKİ’nin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, sosyal devlet anlayışını yansıtan bir uygulama olduğunu ancak bu kurumun, AK Parti iktidarında amacına uygun şekilde işletilmediğini ve iktidarın arpalığı haline geldiğini savundu.
Türkiye’de konut krizi olduğunu dile getiren Akşener, “Çıkartılan 30’a yakın yasayla geniş mali ve idari yetkilerle donatılan TOKİ ise bu krize çözüm olması beklenirken kayırmacılığın ve yolsuzluğun merkezi konumuna gelmiş durumda. TOKİ, hiçbir kuruma karşı hesap vermiyor. Bütçesi Meclis’e gelmiyor. TOKİ’nin, devlet bütçesi içindeki yeri belirsiz. Gelişigüzel ve keyfi biçimde karar alarak, kamu kaynağını kullanıyor. TOKİ ile iş yapan yüklenici firmalar, şeffaf olmayan süreçlerin sonucunda ihaleler kazanıyor. Kamunun sırtından adil ve yasal olmayan kazançlar elde ediliyor. Yani devlet arazilerimiz yağmalanıyor, kamu kaynaklarımız çarçur ediliyor. Vatandaşlarımız, piyasanın yıkıcı etkilerine karşı, savunmasız bırakılıyor.” diye konuştu.
AK Parti’nin, “insanları ayrıştırıp, bir millet yerine iki düşman topluluk oluşturma siyasetinin bir parçası” olarak 27 Mayıs 2013’te İstanbul’da ağaçların sökülmesiyle başlayan olaylardan bugüne 9 yıl geçtiğini söyleyen Akşener, özetle şu değerlendirmelerde bulundu:
“Gezi; başlangıcından bay krizin türlü provokasyon ve müdahalelerle rayından çıkarmasına kadar geçen süreçte ülkücüsünden solcusuna, dindarından sekülerine, kadınından erkeğine, gençlerimizin o dönem yaklaşık 10’uncu yılında olan müstemleke rejimine karşı sergilediği bir duruş, bir direniştir. Türk gençlerinin bu direnişi, AK Parti’nin, FETÖ ile el ele verip milli egemenliğimize kastetmesine karşı yapılmıştır. Bu direniş, çaresizlere ümit olmuştur. Gezi direnişi, Türk gençliği için yalnızca bir protesto değildir. Aynı zamanda milli şuurun da ayağa kalkmasıdır. Atalarından aldıkları yetkiyle derde düşen milletin gözünü açma mücadelesidir. Sayın Erdoğan, Gezi kelimesinden hep korkmuştur. Bu sebeple rayından çıkartmak için elinden geleni yapmış ve başarmıştır. Bu sebeple bugün bile adeta yemin etmiş gibi şahsi bir intikam kovalamaktadır. ”
Osman Kavala’nın yargılandığı 15 Temmuz darbe girişimi ile Gezi Parkı olaylarına ilişkin davada açıklanan karara değinen Akşener, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Dün, saray tiyatroları eliyle galası yapılan Osman Kavala davası, toplum vicdanına ve millet varlığına hançer vuran binlerce yargı trajedisinden sadece bir tanesidir. Osman Kavala, mevcut yasalarla zaten aklanmış, mahkeme bile bunu kabul etmiştir. Bugün meselemiz milletimizin her bir ferdinin kısıtlanamaz, devredilemez, engellenemez temel haklarının, hürriyetlerinin, insanca yaşama arayışının ve buna dair umut ve hayallerinin elinden alınmasıdır. Bugün meselemiz; iktidar araçları ve devlet organları eliyle paramparça edilen, yabancılaştırılan, mayası ve özü değiştirilen, 1920 yılında bu çatı altında birleşmiş bir millet ile onun vatanını ve devletini bu ucube zihniyetten kurtarma meselesidir. Bugün meselemiz istibdat karşısında, hürriyet için dik durabilme meselesidir. Çünkü 1908’de istibdata karşı koyan ruh neyse Gezi de odur. 31 Mart’ta meşrutiyeti yıkmaya kalkışan darbecilerin karşısında duran irade neyse Gezi de odur. Demokrasi için seferber olan o günün Türk gençleri neyse ağacına, parkına ve heykeline sahip çıkan Gezi’deki Türk gençleri de odur.”
Akşener, Türk modernleşmesinin önünde her zaman engellerin bulunacağını, her devirde mutlaka yeni Derviş Vahdetilerin çıkacağını ancak buna karşı her devirde bu vatanın bekçiliğini yapacak gençlerin; Vahdetilerin karşısına dikilecek Mustafa Kemallerin olacağını söyledi.