Aslında yaşadığım birçok nedenden dolayı futboldan da, Trabzonspor’dan da soğudum. Bu nedenle de Trabzonspor ile ilgili bir yıla yakındır hiç yazmıyorum, futbol konulu yazılarım ise belki altı ayda bir oluyor. Bu yazım da bunlardan biri olacak.
Bir gerçeğin de altını çizeyim. Bilmeyenler vardır belki… Biir yılı aşkın bir süredir taraftarlığımı askıya almıştım, bu tutumumda hiçbir değişiklik yok. Bordo-Mavili takım, Şampiyonlar Ligi şampiyonu olsa dahi verdiğim kararın sonuna kadar arkasında duracağım. Taa ki, Trabzonspor’u yönetenler, kulübün tarihsel misyonuna göre hareket edip, üretimle gelen başarılarla yeni bir vizyon çizene kadar… Birileri gibi rüzgar gülü olmayacağım, maliyetine ve yarattığı tahribata bakmadan anlık başarıların peşinde koşanlar gibi davranmayacağım. Bunu zaten inandığım felsefeye ihanet sayarım…
Neyse gelelim asıl konumuza…
Uzun yıllardır tozlu raflarda bekletilen Spor Kulüpleri Yasası, meclis gündemine gelince, başta kulüp başkanları olmak üzere, yöneticileri ve muhalif siyasetçiler ayağa kalktılar. “Olamaz böyle bir şey” derken, spor kulüplerini yönetenler, “Bu yasa ile birlikte kulüp yönetecek isim bulamazsınız” diye feryat ettiler. Muhalif siyasetçiler de, “AKP, spor kulüplerini tamamen kendilerine bağımlı hale getirmeye çalışıyor. Siyaset futbolu elini çek” şeklinde özetlenecek bir tutum izlediler.
Önce sözüm muhalefete…
Bu ülkeyi 20 yıldır yöneten iktidarın, tüm federasyon ve spor kulüplerini ablukaya aldığını, arka bahçelerinden ön bahçeleri haline getirdiğinin şimdi mi farkına vardınız? Federasyonların başkan ve yöneticileriyle, kurullarının tüm üyelerini belirleyip, kulüplere her türlü ekonomik kıyağı çeken, bankalardan kredi üzerine kredi kullandıran, bu noktada düzenleme üzerine düzenleme yaptıran siyasi iktidarın bu çabalarını kullandığının farkında değil miydiniz? Kış uykusuna mı yatmıştınız? Bugün dünyada belki de insanların sosyal ve kültürel hayatının içinde de en derin şekliyle bulunan, milyarları peşinden sürükleyen başta futbol olmak üzere, sporla ilgili sizlerin bir politikanız yok muydu? Bu noktada uzman kişiler aracılığıyla spor kulüplerinin, bizzat iktidar uygulamaları tarafından politikalarla birlikte kulüplerin büyük bir ekonomik darboğaza sürüklendiğini ve nihayetinde bunları ele geçirerek ön bahçeleri gibi kullanacakları konusunda bir kamuoyu oluşturmak için neden çaba harcamadınız? Ayrıca, özellikle spor kulüplerini yönetenleri, iktidarın oyununa gelerek, kendi bindikleri dalı kestiklerini, yönettikleri kurumlara ihanet ettiklerini niçin yüzlerine haykırmadınız. Ülkeyi yönettiğiniz takdirde bu değirmenin suyunu keseceğinizi, kulüpleri, kişilerin ve siyasetin boyunduruğundan kurtaracağınızı neden anlatmadınız? Spor kulüplerini mafyatik ya da müteahhit veya iş insanı kılıklı, cahillerin elinden kurtarıp, bilge gerçek spor adamlarının yönetimine vereceğinizi neden ilan etmediniz?
İktidarla el ele kulüpleri batak noktasına taşıyan kulüp başkan ve yöneticilerine söyleyecek tek bir sözünüz yok mu? Sırf kendi çıkarları için milyonlarca taraftarı olan kulüpleri mahalle bakkalından bile kötü yöneten, işportacı mantıklı yöneticileri karşınıza almaktan mı korktunuz?Sahi, toplumun en çok ilgi duyduğu başta futbol olmak üzere spor kulüpleri ya da federasyonlarıyla ilgili hazırlanmış ve topluma sunulmuş, yarın iktidara geldiğinizde uygulamaya sokacağınız bir raporunuz var mı?
Valla Atı alan Üsküdar’ı geçti ve düğün de bitti. Kınayı müsait yerinize yakabilirsiniz!
Bir sözüm de kulüp başkanlarına ve yönetenlerine…
Sahi siz kimsiniz de, “Bu yasa çıkarsa kulüpleri yönetecek isim bulamazsınız” diyorsunuz. Haklı olduğunuz tek nokta şu; Yönettiğiniz kulüpleri iflasa sürükleyecek, menajerlerle ortak çalışacak, devasa bütçeleri kontrol etmeyi beceremeyecek ve başta yabancı oyuncular, teknik adamlar olmak üzere ödedikleri milyarlarca lirayla, paraları çöpe atacak, belki de dolaylı yollardan kendi ceplerine aktaracak sahtekarlık yapacak başkan ve yönetici bulunmayabilir. Ama kulüplerini gerçekten seven, ona karşılıksız hizmeti bir görev kabul eden binlerce yönetici ve başkan adayı bulunur.
Sonra söyler misiniz, bu denk bütçe sizi neden bu kadar ürkütüyor ki? Bu yasanın çıkmasına gerek var mı denk bütçe için! Sırf sizin beceriksizliğiniz, yanlış yol tutuşunuz, cehaletiniz nedeniyle, transfer ettiğiniz yüzlerce futbolcuya yaptığınız çöp transferlerin bir bölümünden vazgeçtiğinizde zaten kulüplerin gelirleri kendilerini abat eder merak etmeyin… Ha, sizin gibi spor kara cahilleri, sayısız transfer yapacak, her ay bir teknik direktör kovacak, 10 liralık oyuncuya, 50 lira ödeyecek ve sonra da kulüpleri iflasa sürükleyip, durmadan siyasetten merhamet dilenecek nitelikte başkanlık ve yöneticilik dönemi sonsuza kadar devam etsin istiyorsunuz.
Sanırım pek çaktırmıyorsunuz ama sanırım transferde menajer payının yüzde 5’e düşürülmesi de sizi çok rahatsız etmiş gibi gözüküyor fakat bunu dillendirdiğinizde asıl yüzünüz ortaya çıkacak diye korkuyorsunuz.
Yanılıyorsam söyleyin!
Siz karşılıksız olarak hizmet etme, haklarını sonuna kadar koruma sözü vererek görev altığınız kulüplerin gelirlerinden daha yüksek para harcayıp, sonra banka kredileri için iktidara yalvar yakar olurken, bunun sonunun nereye varabileceğini hiç hesap etmediniz mi?
Kanaryaseverler Derneği’nin yönetimini bile belirlemeyi kendine görev bilen bir iktidar, devasa taraftar kitleleri bulunan, toplumun neredeyse tümünün ilgi alanına giren başta futbol olmak üzere, spor kulüplerini ele geçirme hayalini kurduğunu ve buna göre adımlarını attığını algılayamayacak kadar safsanız, bu sizin değil, sizi seçen, günlük başarıyı, kulüplerinin gerçek çıkarlarından üstün gören sözde taraftar ya da onların uzantısı kulüp üyeleridir.
İktidar bir oyunu çok iyi oynadı. Adım adım hedefine yaklaştı. Geldiği günden beri özellikle futbola yakın ilgi gösterdi. Kulüplerin tesisleşmesi ya da ekonomik sorunlarının çözümü noktasında önemli adımlar attı. Bunu yaparken, kulüpleri yönetenleri yavaş yavaş avucunun içine aldı. Menajerlik şirketleri oluşturup, kendi teknik adam ve futbolcu portföyünü çok yüksek rakamlara taşıdı. Sonra tüm kulüplerin kendilerine bağlı menajerlik şirketlerinin futbolcularını ve teknik adamlarını almaya itti. Kulüpleri yönetenler, iktidar desteği olmadan, ekonomik açıdan, yönetme yeteneklerinin olamayacağını gördüğünde, daha çok siyasetin tepesindeki isim ve onun yanaşmalarının eteğinin altına girme çabası gösterdi. Kulüp gelirleri bir yandan yükselirken, diğer yandan da anlamsız, amaçsız, rezalet büyük harcamalarla borç sarmalının içinde debelenmeleri sağlandı. Ardından kamu bankalarıyla kredi anlaşmaları yaptırıldı.
Değirmenin suyunun nasıl geldiğine hiç bakmayan yönetimlere her yıl birkaç teknik direktör değiştirme ve en az 15 transfer yapma şansı sağlandı. Bu tüketim çılgınlığına cahil taraftar kitleleri de bağımlı hale getirildi. Az transfer yapan kulüp yönetimleri, bizzat kendi taraftarlarınca ihanetle suçlanır noktaya getirildi. Bu kısır döngü yıllarca kulüpleri kemirdi ve siyaset kurumu, bunu çok bilinçli bir şekilde yönetti.
Kamu bankalarıyla yapılan anlaşmalarla birlikte tüm mal varlıkları ipotek altına alınan kulüpler, artık siyasi iktidarın oyuncağıydı. Ama bu da yetmezdi siyasi iktidara… Kulüplerin sahibi olmalıydılar. İşte tam böyle bir noktada Spor Kulüpleri Yasası, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne getirildi. Bu yasa çıktıktan sonra, birkaç yıl içinde öyle düşünüyorum ki, önce küçüklerden başlayarak birçok kulübe banka borçlarını ödeyemedikleri için el konulacak. Kayyum atanacak ve sonra da satılacaklar. Tabii ki sıra büyük kulüplere gelecek.
Zaten bu noktaya gelindiğinde Kurbağanın kaynar suya alıştırılması sürecinin sonuna gelindiği için, benim gibi birkaç cılız ses bağırıp çağıracak ve siyasi iktidar eliyle, taraftarın da, “Bravo, yaşayın, var olun. Kulüplerimiz kurtuluyor. Hatta Avrupa’da artık söz sahibi olacağız” nidaları arasında, milyonlarca taraftar kitlesinin ortak sevdası olan spor kulüpleri, birilerinin tekelinde, oyuncağa dönüşecek.
Şunu da unutmamalı ki, bu gerçekleştiğinde kulüpler, çok uluslu şirket patronlarının vergi kaçırma, ya da kara para aklama operasyonlarında kullanılan bir meta haline gelmesi de olasıdır.
Benden bu kadar!
Dediğim gibi, Tren kaçtı, Atı alan Üsküdar’ı geçti ve düğün sona erdi…Sarı öküz çoktan teslim edildi…
Saygılarımla…