Cumhurbaşkanı Erdoğan, EPDK Hizmet Binası ve Yapımı Tamamlanan Enerji Santrallerinin Açılış Töreni’nde yaptığı konuşmada, “Hükûmet olarak gerek ülkemizin artan enerji ihtiyacını gerekse küresel ekonomik görünümü dikkate alarak çalışmalarımızı yürütüyoruz. 2017 yılında açıkladığımız Millî Enerji ve Maden Politikası, bu süreçte bizlere ve enerji sektörümüze rehberlik ediyor” dedi.
Elektrik enerjisi tüketiminin sadece bu yıl yüzde 8 seviyesinde arttığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İlgili kurumlarımızın yaptığı çalışmalar, elektrik enerjisi talebimizin yılda ortalama yüzde 3,5 oranında artacağını gösteriyor. Ekonomimizin salgın şartlarına rağmen yakaladığı ivmeyi devam ettirmesi durumunda bu oranlar daha da yukarıya çıkacaktır. Hükûmet olarak, gerek ülkemizin artan enerji ihtiyacını gerekse küresel ekonomik görünümü dikkate alarak, çalışmalarımızı yürütüyoruz” bilgisini paylaştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2017 yılında açıkladıkları Millî Enerji ve Maden Politikası’nın, bu süreçte kendilerine ve enerji sektörüne rehberlik ettiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti: “Daha çok yerli, daha çok yenilenebilir şiarıyla sürdürdüğümüz çalışmalarımızın hedefi enerji ihtiyacımızı yerli ve millî imkânlarla sürekli, kaliteli ve uygun fiyatlarla karşılamaktır. Bunun için yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji sepetimizdeki payını devamlı yükseltiyoruz. Rüzgâr ve güneş enerjisinde 2027 yılına kadar 10’ar bin megavatlık ek kurulu güç katkısı hedefliyoruz. Enerji havuzumuza nükleer enerjiyi de ekleyerek üretim portföyümüzü daha da çeşitlendirmeyi ve zenginleştirmeyi arzu ediyoruz.”
Eylül ayındaki Mersin’deki programı kapsamında, Akkuyu Nükleer Güç Santrali’ni de ziyaret ederek, gelinen aşamayı bizzat yerinde gördüğünü anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her biri 1200 megavat güce sahip 4 üniteden oluşan 4 bin 800 megavat kapasiteli olarak planladığımız santralimizle ilgili çalışmalar devam ediyor” sözlerini sarf etti.
“NÜKLEER ENERJİYİ ÜLKEMİZE KAZANDIRMAKTA KARARLIYIZ”
Akkuyu Nükleer Santrali’nin ilk ünitesini 2023 yılında devreye almayı planladıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Böylece Türkiye’yi dünyada nükleer enerjiyi işleyen ve kullanabilen sınırlı sayıdaki ülkeler arasına dâhil etmiş olacağız. Akkuyu’nun ardından süratle ikinci, hatta üçüncü nükleer güç santralimiz için hazırlıklara başlayacağız. Her ne kadar çevrecilik adına sokakları yakıp yıkanlar, attığımız her adım gibi bunu da eleştirseler de biz nükleer enerjiyi ülkemize kazandırmakta kararlıyız. Dünyanın 32 ülkesinde 443 nükleer güç santrali hâlen faaliyetteyken ‘Türkiye nükleer enerjiye sahip olmasın’ demek ihanet değilse gaflettir. Ülkemizin temiz nükleer enerjiye ulaşma çabalarını dile dolayanların, çevre duyarlılığından ziyade başka gündemlerle hareket ettiği açıktır.
Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığına, Türk milletinin refahına dair yüreğinde zerre kadar hassasiyeti olanın nükleer enerjiye karşı çıkması mümkün değildir. Burada asıl sorgulanması gereken, Türkiye’nin bu adımı neden 20-30 sene evvel atmadığıdır. Dünyanın özellikle 60 yıldan fazla süredir kullandığı bu imkâna bizim bu kadar geç kavuşuyor olmamız ülkemiz adına büyük bir kayıptır. Akkuyu’nun hizmete girmesiyle hem ülkemizin bu eksikliğini giderecek hem de iklim değişikliğiyle mücadelemize önemli bir katkı sağlamış olacağız.”
Yenilenebilir enerji kaynaklarından daha fazla istifade etmenin yollarını aradıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu alanda son 19 yılda ciddi mesafe kat edildiğini söyledi.
“AKARSULARDAN, GÜNEŞTEN, RÜZGÂRDAN EN ETKİN ŞEKİLDE FAYDALANMANIN GAYRETİ İÇİNDEYİZ”
Türkiye’nin kendi akarsuları, rüzgârı, güneşi ve jeotermal kaynaklarından elde edilen enerjinin payının yüzde 290 arttığına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün yenilenebilir enerji kurulu gücümüz 52 bin 140 megavat değeri ile toplam kurulu gücümüzün yüzde 53’lük kısmını oluşturuyor. Jeotermal enerjisi kurulu gücü bakımından 2020 yılı verilerine göre Avrupa’da birinci, dünyada ise dördüncü sıradayız” diye konuştu.
Türkiye’nin 2020 yılında toplam yenilenebilir kurulu gücünde dünyada 12’nci, Avrupa’da beşinci sırada yer aldığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen yıl üretilen elektrik enerjisinin yüzde 57,4’ünün yerli, yüzde 42,5’inin yenilenebilir kaynaklardan elde edildiğini aktararak, şunları kaydetti: “Özel sektörümüzün de yatırımlarıyla, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji sepetimizdeki payını her geçen gün arttırıyoruz. Allah’ın ülkemize bir lütfu olan akarsulardan, güneşten, rüzgârdan en etkin şekilde faydalanmanın gayreti içindeyiz. Bugün rüzgâr türbinleri Türkiye’nin dört bir yanını kuşatırken, rüzgârdan elektrik üretiminde ardı ardına rekor kırıyoruz. Artık vatandaşlarımızın binalarının çatılarına yerli üretim güneş panelleri kurarak kendi enerjisini üretebildiği bir dönemi yaşıyoruz. Ancak sermaye düşmanlığı, anti-emperyalizm, yerli kaynaklarımızdan yararlanma çabalarını engellemeyi çevrecilik zanneden marjinal örgütlerin burada da piyasaya sürüldüğünü görüyoruz. Dünyanın en temiz enerji kaynaklarına karşı çıkmanın çevre ile bir ilgisi olmadığı açıktır. Nasıl ağaç bahanesiyle vizyon projelerimize kastedenlere fırsat vermediysek, çevre diyerek enerji hamlemizi dinamitlemeye çalışanlara da meydanı boş bırakmayacağız. Türkiye düşmanlarına piyonluk yapanlara rağmen, ülkemizin yerli ve yenilenebilir kaynaklarını azami düzeyde kullanmaya devam edeceğiz.”
Etrafı zengin petrol ve doğal gaz kaynakları ile çevrili bir ülke olarak Türkiye’nin son yıllarda arama ve sondaj çalışmalarında bir paradigma değişikliğine gittiğini vurgulayan yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji sepetimizdeki payını her geçen gün arttırıyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’de çok uzun yıllar boyunca petrol ve doğal gaz arama çalışmalarının genellikle kiralama usulüyle yapıldığını anımsattı.
“TARİHİMİZİN EN BÜYÜK DOĞAL GAZ KEŞFİNE İMZA ATTIK”
Özellikle derin deniz sondajlarında Türkiye’nin tamamen dışa bağımlı olduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, ciddi kaynak ayrılan, büyük meblağlar harcanan bu çalışmalardan yakın tarihe kadar olumlu bir sonuç çıkmadığını söyledi.
Daha önce kiralama veya benzeri yöntemlerle yürütülen bu faaliyetleri millî imkânlarla sürdürmeye karar verdiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, o dönemki Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak ile halefi Fatih Dönmez’in alınan bu kararı titizlikle hayata geçirdiğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, üç sondaj ve iki sismik araştırma gemisinin Türkiye’nin filosuna dâhil edildiğini hatırlatarak, şöyle devam etti: “Sahip olduğumuz filoyla 2018 yılından bu yana 14 derin deniz kuyusu açtık. Akdeniz ve Karadeniz’deki iki ve üç boyutlu sismik aramalarımızı ne yaptık? Altı yedi katına çıkarttık. Karalama kampanyalarına ve gizli-açık sabotajlara rağmen, sabırla yürütülen bu çalışmalar neticesinde hamdolsun geçen sene Karadeniz’de tarihimizin en büyük doğal gaz keşfine imza attık. Toplam 540 milyar metreküplük bu keşifle Türkiye artık farklı bir lige yükselmiştir. Ülkemizi ve hükümetimizi hedef alan çirkin saldırıların sebeplerinden birisi de kendi kaynaklarımızı milletimizin istifadesine sunma kararlığımızdır. Tilki yetişemediği üzüme ne dermiş? Koruk dermiş. Şimdi muhalefet, anası ile yavrusuyla hepsi de ne diyor? Koruk. İsteseniz de istemeseniz de sondaj gemilerini de artıracağız, sismik araştırmaları da artıracağız ve Karadeniz’de de Akdeniz’de de nerede ne var ne yok bunları bulup çıkartacağız.”
“Nasıl savunma sanayii alanında yapılan hamleler, Türkiye’yi pazar olarak görenleri rahatsız ediyorsa, enerji konusunda attığımız adımlar da bazı çevreleri rahatsız etmektedir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, doğal gaz keşfinin ardından medyada ve sosyal medyada yazılanları hatırlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kanal kanal gezerek ne dediler? ‘Keşfettiler ama çıkaramazlar.’ diyen gafillerden, ‘gazın ekonomik fayda sağlamayacağını’ iddia eden sözde ekonomistlere kadar bir sürü saçmalığa şahit olduk. Milletin mutluluğunu paylaşmak yerine günlerce sükût orucu tutan siyasetçileri, parti genel başkanlarını gördük. Türkiye’nin başarısını yabancılar dahi takdir ederken, içimizdeki bu gafiller ağızlarını her açtıklarında keşfi önemsizleştirmek için adeta seferber oldular. İçlerindeki nefreti ortaya seren hezeyanlarla milletin sevincine gölge düşürmeye çalıştılar. Oysaki bu keşfin ülkemiz için taşıdığı anlam izahtan varestedir. Karadeniz’deki gazın devreye girmesi, Türkiye’yi rahatlatacak, doğal gaz tedarikinde elini güçlendirecek, ekonomimizdeki çarpan etkisi artacaktır. İnşallah gazı çıkardığımız anda biz, bu gazı kiminle paylaşacağız? Tabii ki halkımızla paylaşacağız. Varsın anası, yavrusu düşünsün. Biz, devlet olarak görevimizi yapacağız. Ayrıca ülkemizin derin denizlerde arama, sondaj ve üretim kabiliyetleri üst bir noktaya ulaşacaktır. Bu gemilerimiz oralarda da kiralama olarak görev yapacaktır.”
“KARADENİZ GAZININ 2023’TE KULLANIMA HAZIR HÂLE GETİRİLMESİ İÇİN YOĞUN BİR ŞEKİLDE ÇALIŞIYORUZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Karadeniz gazının ilk fazının 2023’te kullanıma hazır hâle getirilmesi için yoğun bir şekilde çalıştıklarını bildirdi. “Çok daha güçlü, bağımsızlığını daha da perçinlemiş bir ülke olarak Cumhuriyetimizin 100’üncü yılını kutlamayı arzu ediyoruz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “2002’den beri verdiğimiz zorlu ve kutlu mücadeleyi, aziz milletimizi asırlık bir hayaline daha kavuşturarak inşallah taçlandırmak istiyoruz. Bu süreçte hükûmetimiz, resmî kurumlarımızla beraber özel sektörümüze de elbette ağır sorumluluklar düşüyor. Türkiye’nin her alanda olduğu gibi enerjide de tarihî başarılara imza atmasının gerisinde özel sektörümüzün dinamizmi ve cesareti var. Özel sektörümüz 200 milyar doların üzerinde sabit sermaye yatırımıyla hem ülkemizin gücüne güç kattı hem de istihdam seferberliğimiz ve arz güvenliğimizde öncü rol oynadı. Biz de özel sektörümüzü teşvik ederek, sıkıntılarını çözerek, onlara gereken her türlü desteği verdik.”
Koronavirüs salgını sürecinde yaşananların, son 19 yılda atılan bu adımların ne kadar doğru, ne kadar isabetli olduğunu gösterdiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kaptanın hüneri dalgalı denizde belli olur. Buradan hareketle Türkiye, salgının yol açtığı zorlukları en hızlı atlatan ülkelerden biri olmuştur” dedi.
Ana muhalefet ve diğer muhalefet partilerinin şehir hastanelerinden rahatsızlık duyduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Eğer bu şehir hastanelerimiz, hastanelerimiz olmamış olsaydı biz bu Koronavirüsle nasıl savaşacaktık, nasıl bu mücadeleyi verecektik? Şimdi ise bu hastanelere gidenler memnuniyetlerini ifade etmekle kalmıyorlar, şimdi yeni bir şey daha uydurdular. Ne diyorlar? ‘Hastane var da doktor yok.’ Elinize dilinize dursun. Nerede doktor yok, hepsi de var. Dün 40 bin personel daha ilave etme kararını Kabine Toplantımızda aldık ve açıkladık. Bundan sonra da erken vakitli ve etkili tedbirler alarak proaktif bir anlayışla çalışmalarımızı sürdüreceğiz.”
“2023’E GİDEN SÜREÇTE ÖZEL SEKTÖRÜMÜZLE TAM BİR DAYANIŞMA İÇERİSİNDE HAREKET EDECEĞİMİZE İNANIYORUM”
Salgının olumsuz küresel etkileri sebebiyle vatandaşların sırtına binen yükü hafifletirken iş dünyasına da destek olacak projeleri hayata geçireceklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Dün Kabine Toplantımız sonrasında alınan kararları ve salgın sürecinde enerji başlığında milletimize verdiğimiz desteklerin icmalini paylaştık. Türkiye’ye ve millete dair hiçbir hedefi, ideali olmayan felaket çağrıcılarına prim vermeden yolumuza hep beraber kararlılıkla devam edeceğiz. Son 19 yıldır olduğu gibi 2023’e giden süreçte de özel sektörümüzle tam bir dayanışma içerisinde hareket edeceğimize inanıyorum. Sizlerden, Türkiye’ye güvenmenizi, Türkiye’nin aydınlık yarınlarına yatırım yapmayı sürdürmenizi bekliyorum.” dedi