Ormanlara değer veren Atatürk’ü özlüyorum.
Atatürk’ün ağaç kesilmesin diye,
“Hayır, gerekirse köşkü ağaçtan uzaklaştırırız”
Sevgisini özlüyorum.
Kıbrıs’ta zulmü sona erdirmek adına Ecevit’in,
“Ayşe tatile çıksın”
emri verecek lider özlüyorum.
Kışlık, yazlık saraylar inşa etmek yerine,
Yangın söndürme uçakları, helikopteri alacak,
Devleti özlüyorum.
Adana’yı, Antalya’yı, Mersin’i, Muğla’yı, Osmaniye’yi,
Ormanları özlüyorum.
Yanarak can veren sanatçılarımızı,
Aziz Nesin’i özlüyorum.
“Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” diyen
Hz. Ali gibi düşünenleri özlüyorum.
“Köylü milletin efendisidir”
Köylüye, çiftçiye, emekçiye değer verecek,
Siyasetçileri özlüyorum.
Maskesiz, mesafesiz gezmeyi,
Sevdiğime sımsıkı sarılmayı özlüyorum.
Arkamdan dolap çevirenlerin olmadığı,
Dürüst insanları özlüyorum.
Kopyala, yapıştırmayı değil, haber atlatanları,
Özgürce yurttaşı bilgilendiren gazetecileri,
Siyasilerden para almayan, kalemini satmayanları özlüyorum.
Plastik atıkların atılmadığı, denizlerimizi,
Mağandaların olmadığı düğünleri,
Evrim geçirmeyen tabiatı özlüyorum.
Saros’u, Kamilet Vadisi’ni, Kaz dağlarını
Fındıklı’yı, Alakır Nehri’ni, Aksu Vadisini
Köyceğiz’i ,Yuvarlakçay Irmağını özlüyorum.
Sanatçılara, zanaatkârlara değer verilen,
Hanımefendilerin, Beyefendilerin olduğu
Üsküdar’ı, Kalamış’ı, Moda’yı özlüyorum.
Her yerde üzerine T.C. yazan kurumları,
Doktorların dövülmediği hastaneleri özlüyorum.
Bayrağımıza saygının olduğu,
“Bize okuyan gençler lazım” diyen siyasileri,
Her istenileni vermeyecek politikacıları özlüyorum.
Savaşların yerini dolduracak,
sevgi dolu bir Dünyayı özlüyorum.
İnsanlar dilendirmek zorunda kalmadan,
Haklarının karşılığı almasını,
Bir maaşla yetinecek dürüst bürokratları özlüyorum.
Çölde suya hasret gibi Adaleti özlüyorum. Adaleti.
Orkideyi sevgilim sevdiği için değil,
Sevgi, zarafet, mutluluk ve asaletin simgesi olduğundan
Hak eden kadına vermeyi özlüyorum.
Babaların, annelerin çocuklarını istismar etmedikleri,
Yuvalarında mutlu olduklarını görmek istiyor, özlüyorum.
Çocuğuna istediğini alabilen,
Yürekleri bölünmemiş, yüzleri gülen,
Eşi için kaygısı olmayan kadınları özlüyorum.
İstanbul sözleşmesini, kadın haklarını,
Alkışlayan Türkiye’ye mi özlüyorum.
Gazze’de, Irak’ta, Mısır’da, Yemen’de
Çocukların ölmediği coğrafyayı özlüyorum.
Ormanı kurtarmak için can verenlere içim yanarken,
Ağaçları yeşertecek, gençlerin olmasını özlüyorum.
İhanet etmeyen, aldatmayan,
Şiir tadındaki sevgilileri özlüyorum.
Çanakkale’yi, Anafartalar’ı, Sivas’ı, Amasya’yı, Trabzon’u,
Efeleri, yiğidoları, uşakları, dadaşları özlüyorum.
Altın kaplamalı uçakları, petrol zenginlerini,
Şeyhleri, kralları diktatörleri değilll,
Ekmek, zeytinle de olsa doyanı,
Uyandığında yüzünde gülümseme olan insanları özlüyorum.
Aşık Veysel’i, Mahsun-i Şerif’i, Ayhan Işık’ı,
Hulusi Kentmen’i, Kemal Sunal’ı, Zeki Alasya’yı,
Neşet Ertaş’ı, Kazım Koyuncu’yu,
En çok da Nazım’ı özlüyorum. Nazım Hikmet Ran’ı.
“basit yaşayacaksın basit.
Sanki bir gün yaşamın sona erecekmiş gibi basit
Çay, simit ve peynirle…”
Lal oldum, Vuslat’ı özlüyorum.