En küçük birliktelikler başta olmak üzere olumlu inatlar, kıskançlıklar mutluluğu getirdiği gibi, ileri boyuttakilerin ise bir ülkenin bedbaht olmasına vesile olur.
İnatla başarılı olmak için savaşan ferdin çabası asla yer edilemez. Suçlanamaz. Boş kıskançlıklarla boğuşanın ise mutluluğu mahvettiğini görmezden gelmek ahmaklık olur.
Bencillikle, olumsuz inatlaşma birleşirse toplum için yeryüzü yaşanmaz hale gelmez mi?
Sayın Cumhurbaşkanı uzmanlık alanının ekonomi olduğunu ifade ederek, “İnatla Kanal İstanbul’u yapacağız” diyor. Mesleği inşaatçı olan İşletme mezunu Ekrem İmamoğlu ise “İnatla Kanal İstanbul’u yaptırmayacağız” diyor.
İnatla bir ülkeyi betona çevirir, nefes alacak ağacı bulamaz hale getirebilirsiniz. Toprağı yok eder, tarımı bitirirsiniz. Hatta inatla var olan doğayı korur, çiftçiyi güçlendirir. İnsanlara yaşam alanları da açabilirsiniz.
Peygamberimiz, “Kim bir sidre ağacını (lüzumsuz yere) keserse, Allah onun başını cehenneme uzatır”, Mustafa Kemal Atatürk ise “köylü milletin efendisidir” diye mesajlar vermişken, doğayı bozmak tahrip etmek nedendir.
Gelişmek, güçlenmek, çağı yakalamak, dünyada örnekleri olan güzel işleri yapmak için inatlaşmak elbette faydalıdır.
Ancak, ülke, millet adına faydalı işler yapmadan önce iyi fizibilite yapmak, doğanın düzenini bozmamak gerekir. Depreme yol açacak faylara dokunulmamalıdır. Heyelan yaratacak heyecanlardan kaçınılmalıdır. Bunları da ekonomistlerden ziyade yer bilimcileri, bilim adamları, deprem analizcileri, jeofizikçiler, mühendisler, mimarlar ve inşaatçılar yapabilirler.
Gelin görün ki günün sonunda Kanal İstanbul konusunda olumsuzluklar daha temel atılmadan başladı. Asılar öncesinden beri kervanların, orduların, ticaretle uğraşanların güzergâhı olan Küçükçekmece’nin bir bölümü “Heyelan Bölgesi” ilan edilmiş!
Sormazlar mı? Yıllarca hiçbir sorun olmadan imar izinleri verilerek inşaatlara müsaade edilen bölgede, nasıl oluyor da tam da Kanal’ın temel atılmasından bir süre önce tehlikeli olduğu ortaya çıkıyor?
Böyle bir olasılık olamaz mı? Elbette olur? Fakat manidar.
İlginç olan ise, Milli takımın efsane futbolcularından Rıdvan Dilmen’in üstün yeteneği gibi süratle koşarken birden durması gibi heyelan durumu inatla bir yere kadar gelmiş ve 7 metre ötesinde aniden durmuş olmadır. O sınırdan sonra her şey normal tehlike yok.
15 Ocak 2018 tarihinde projenin güzergâhının belli olduğu Ulaştırma Bakanlığı tarafından projenin Küçükçekmece gölü, Sazlısu Barajı ve Terkos Barajı güzergâhından geçeceği kamuoyuna duyurulmuştu. Peki, böyle bir tehlike için vatandaşta boşaltma istenmiş midir? İstenmişse aradan üç yıl geçince mi tebliğ edilmiştir.
Vatandaş sormak da haklı. “Mademki heyelan tehlikesi vardı. Peki, yıllarca bilinmiyor mu idi.” Bahsedilen bölgenin 100 metre ilerisinde toplu taşıma istasyonları yapıldı. “Heyelan bölgesi olarak bilinmiyor mu idi.” “Biliniyordu ise neden yapıldı”.
Olası bir heyelan olması durumunda orası yıkılmayacak mı? Birde o kadar yatırımın maddi zararı, vebali ne olacak. Bu sorumsuzluğu kim üstlenecek.
Yoksa 8 Temmuz 2018 günü Çorlu’da 7’si çocuk 25 kişinin yaşamını yitirdiği tren faciasında olduğu gibi bu bölgede inşaat çalışması sırasında olası bir kaza olursa Çorlu kazasında olduğu gibi bakım müdürü gibi bir personel mi suçlu olacak. Bunun doğru olduğunu kim söyleyebilir. Böyle bir heyelan gerçeği varsa bu projenin iptal edilmesi gerekir kanısındayım.
Bir başka vahim durum ise Sayın Ekrem İmamoğlu’nun Malatya ziyareti sırasında ekranlardan duydum. Malatyalı bir vatandaşımız, “Oradan para alacağız para… ” diye feryat ediyor.
Vatandaş böyle bir beklentisi içinde ise kandırılmıştır. Gerçek ise bu vaatte bulunanlar vaatlerinden vaz geçmelidirler. Bu ülkenin toprakları kanla alındı. Parayla satılamaz.
Bilim adamlarının karşı olduğu Kanal İstanbul’a bende karşıyım. Çünkü suyumuzun tehlike altında girecek, Kültürel miras alanlarımız yok olacak, hafriyatı dahi 10-15 yıldan önce bitmeyecek. Ayrıca deprem bölgesinde olmamamız, fayların sürekli tehditkâr bir şekilde uyarmasına rağmen olası büyük depremi yaklaştıracağına inanıyorum.
Hiç kimse için değilse de, bu toprakları Müslümanlar için kanla fetheden o güzel Padişah Fatih Sultan Mehmet hatırına inadınızdan vaz geçin.
Fatih Sultan Mehmet Fetih’den önce “Biz toprakları değil gönülleri feth etmeye gidiyoruz” demiştir.
Mevlana ise gönülü şu sözüyle tarif ediyor. “GÖNÜL insanın kıblesidir. Kırmayın.”
Ey devlet yönetenler-yönetecekler gelin naz etmeyin, inat etmeyin sizde Gönülleri feth edin. İnadınızdan vaz geçin!