İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, hükümetin Kovid-19 salgını sürecini yönetemediğini, bu nedenle de toplumun ağır bedeller ödediğini öne sürdü
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, aşı tedarikinin bu sürecin en ağır fiyaskosu olduğunu, bir türlü alternatifli bir aşı sepetinin oluşturamadığını iddia etti.
Kovid-19 aşısını bulan Prof. Dr. Uğur Şahin ve Prof. Dr. Özlem Türeci’in insanlığa çok büyük bir hizmette bulunduğunu vurgulayan Akşener, “İYİ Parti grubu olarak TBMM’den, Türklerin gururu olan bu iki bilim insanımızı insanlığa ve bilim dünyasına yaptıkları katkılardan dolayı Nobel’e aday göstermesini talep edeceğiz.” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın NATO zirvesindeki temaslarını değerlendiren Akşener, şöyle devam etti:
“Daha düne kadar, verip veriştiği NATO, bir anda değerli oldu. Daha pazar akşamına kadar bakanlarından tutun da atanmış bürokratına kadar bu arkadaşların tamamı, ‘Muhalefetin dostu Biden’ diyorlardı. ‘Hayın Biden, zalım Biden’ diyorlardı. Sonra ne oldu? Pazartesi oldu ve basın toplantısında Sayın Erdoğan, Amerikan Başkanı için ne dedi? ‘Dostum Biden’ dedi. Dünün ‘eyyyy Biden’ı bugünün ‘dostum Biden’ı oluverdi. İşte size Sayın Erdoğan’ın bipolar dış politika anlayışının son örneği. İşte size, kanka diplomasisinin Türkiye’yi getirdiği son nokta. Allah sonumuzu hayretsin.”
Medyada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “NATO Zirvesi’nde Biden’e, 24 Nisan soykırım iddiasını da soracağım.” şeklinde sözlerinin yer aldığını aktaran Akşener, “Yani arkadaş oraya had bildirmeye gidiyordu. Yani arkadaş oraya hesap sormaya gidiyordu. Sorabildi mi? Soramadı. Soramadığı gibi bir de basın toplantısında ‘Hamdolsun, 24 Nisan konusu gündeme gelmedi.’ dedi. Şu zayıflığa bakar mısınız? Hesap soramadığı gibi bir de hamdolsun çeken şu ezikliğe bakar mısınız? Büyük düşman Biden’den, dostum Biden’a savrulan şu ruh haline bakar mısınız? Arkadaş, böyle bir yüzsüzlük olabilir mi? Böyle bir ciddiyetsizlik olabilir mi? Böyle devlet insanlığı olabilir mi? Yazıklar olsun.” şeklinde konuştu.
Akşener, tüm ülkelerle müşterek çıkarlarının öne çıkartıldığı, ticaretin öncelendiği, kurumsal bir çerçevede sürdürülen, onurlu ilişkileri desteklediklerini söyledi. Bölge ülkeleri başta olmak üzere, Avrupa Birliği ve ABD ile olan ilişkilerin de bu ciddiyetle yapılmasını isteyen Akşener, şöyle devam etti:
“Bu arkadaşların garip zihniyetleri doğrultusunda iç politikada siyasi rant devşirmek için ilişkileri gerim gerim gerip sonra da sözde soykırım yalanı açıklamasını yutma pahasına yaptıkları bu fantastik geri vitesin sonucunda olacakları gerçekten merak ediyorum. Mesela geçtiğimiz hafta, ABD’yi, Türkiye’nin en büyük milli güvenlik sorunu olarak ilan eden, havuz medyası bu yakınlaşmayı nasıl yorumlayacak merak ediyorum. S-400’lerin, bir şekilde kullanım dışı bırakılması durumunda yıllardır adeta Rusların amigoluğunu yapan siyasetçi ve gazetecilerin nasıl tepki vereceğini merak ediyorum. Rus donanmasının, Doğu Akdeniz’e girişini savunanların veya Çin’le Türkiye’yi, stratejik ortak haline getirmek isteyenlerin akıbetini merak ediyorum. Mesela ’15 Temmuz’un arkasında Amerika var.’ diyen ve son günlerde nedense pek ortalıkta gözükmeyen İçişleri Bakanının tutumu ne olacak merak ediyorum. Küçük ortak, siyasi kıvraklıkta Sayın Erdoğan’a uyum sağlamış görünüyor. Kendisinin, daha önce sineye çektiklerini göz önünde bulundurunca sözde soykırım yalanını da sineye çekmesini yadırgamıyoruz. Ama mesela minik ortak bu işlere ne diyecek gerçekten merak ediyorum.”
Amerikan Başkanı ile yapılan görüşmenin sonuçlarını zaman içinde daha iyi analiz edilebileceğini dile getiren Akşener, hükümetin görüşmeyle ilgili TBMM’yi bilgilendirmesini istedi. Erdoğan-Biden görüşmesinde tercüman olarak genç bir kızın olduğunu belirten Akşener, orada konuşulanların TBMM’ye getirilmesi ve paylaşılmasının imkanının kaldırıldığını ileri savundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen haftaki grup toplantısında kullandığı “aç olanları da buyurun siz doyuruverin” sözlerini aktaran Akşener, bu ifadelerin bir Cumhurbaşkanı tarafından kullanılmasını doğru bulmadıklarını söyledi. “Sayın Erdoğan, ‘Komşun açken sen tok yatamazsın’ düsturunu ne çabuk unuttun. Dönüp diyorsun ki ‘Sen doyur.’ Sen bostan korkuluğu musun? İn oradan, gör nasıl doyurulur? Nasıl istihdam oluşturuluyormuş?” diyen Akşener, bu tarihe geçecek nitelikteki sözlerin “kibrin, milletine yabancılaşmanın, gerçeklerle bağını koparmanın, kendisine güvenip oy veren aziz millete yapılan apaçık bir ihanetin ibretlik resmi” olduğunu savundu. Akşener, şöyle konuştu:
“Sayın Erdoğan, ağzından çıkanı kulağın duysun. Sen bu ülkede iktidarın başısın. Vatandaşın dertlerini inkar edemezsin. Milletimizin zor durumuyla dalga geçemezsin. Türkiye’de tek bir vatandaşımız bile geçim sıkıntısından geceleri uyuyamıyorsa sen de uyumayacaksın. Türkiye’de tek bir insanımız bile yatağına aç giriyorsa sen de tok yatmayacaksın. Türkiye’de tek bir gencimiz bile işsizse ona iş bulacaksın.
Emeklimiz, çiftçimiz, memurumuz, çalışanlarımız zor durumdaysa gerekeni yapacaksın; yapamıyorsan gideceksin, yerine yapacaklar gelecektir. Sen işini yapmıyorsan, milletten aldığın yetkiyi, sarayda sefa sürmeye kullanıyorsan, milletimizin derdinin vebali de utancı da sana aittir. Bu gaflet dolu sözler, aslında bir itiraftır. Sayın Erdoğan aslında ‘Benden bir yol olmaz.’ diyor. ‘Ben sefaya öyle bir alıştım ki artık benden fakire, fukaraya, işsize, bir fayda dokunmaz.’ diyor. ‘Beni salın, bana dokunmayın.’ diyor. Dokunacağız arkadaş. Hiç kusura bakma, dokunacağız ve o doymak bilmeyen, milletimizi hakir gören çarpık zihniyetinden kurtulacağız. Tek adam rejiminden de kurtulacağız. Milletimizin helal oyuyla sandıkla demokrasi, hukuk ve adalet içiresinde kurtulacağız. Millet ettiğin hakaretleri farkında. Söylenenleri bir bilsen, senin yerinde olmak istemezdim. Bu kafayla gidilirse tek alacağınız şey tezkere bunu da söylemiş olayım.”
Erken seçim çağrısında bulunan Akşener, “Madem işini yapmıyorsun o zaman çare belli, sandığı getireceksin biz de gereğini yapacağız. Madem işini yapmıyorsun, açı doyuramıyorsun, yönetmeyi beceremiyorsun, o zaman çare de yol da belli. Sen sandığı getireceksin, millet yetkiyi verecek, biz de gereğini yapacağız. Sen gölge etmeyeceksin biz de memleketi düze çıkartacağız.” ifadelerini kullandı.
Seçime hazır olduklarını, 3,5 yıldır bunun için çalıştıklarını dile getiren Akşener, onun için koltuk döşemelerini değil ayakkabıları eskittiklerini söyledi. Akşener, “Sandığı getirdiğinde göreceksin ki umutsuz bıraktığın gençlerimiz en iyisini bilir. Çileye terk ettiğin EYT’li kardeşlerim en iyisini bilir. 3600 ek gösterge mağduru polisimiz, sağlık çalışanlarımız ve öğretmenlerimiz, en iyisini bilir. Enflasyona ezdirdiğin, işçilerimiz, memurlarımız, emeklilerimiz en iyisini bilir. Borç batağına sapladığın esnaf kardeşlerim, çiftçi kardeşlerim, en iyisini bilir. Açlığını, yokluğunu, yoksulluğunu, alay konusu yaptığın bu büyük millet, emin ol, en iyisini bilir. Sen yeter ki sandığı getir, milletimiz ne yapacağını çok iyi bilir. Buyur, hodri meydan.” diye konuştu.
Çalışan ve işverenlerin zor durumda olduğunu öne süren Akşener, kısa çalışma ödeneğinin ay sonunda biteceğini, 1 milyon 300 bin çalışanın bu imkandan faydalandığını, kısa çalışma ödeneği sonlandırılması durumunda bu insanlardan önemli bir bölümünün işsiz kalma riskiyle karşı karşıya olacağını kaydetti.
Kısa çalışma ödeneğinin süresinin uzatılmasını isteyen Akşener, yaz aylarında havaların ısınması ve aşılamanın artmasıyla hayatın normale dönmesinin beklendiğini ancak hayatın normale dönmesinin borca batmış olan işletmelerin de normale döneceği anlamına gelmediğini belirtti.
Pandeminin etkisiyle sıkışan tüm işletmelerin kapsamlı bir rehabilitasyon programına ihtiyacı olduğunu dile getiren Akşener, “Bu rehabilitasyon programı kapsamında mutlaka kredi borçları yapılandırılmalı, bir yıl ödemesiz olmak üzere 5 yıla yayılmalıdır. Vergi borçları yapılandırılmalı, bir yıl ödemesiz olmak üzere 5 yıla yayılmalıdır. Toplu işten çıkarmaları engellemek için bir yıl süreyle vergi ve sigorta teşviki sağlanmalıdır. Yani tüm işletmelere bir yıllık toparlanma ve nefes alma süresi verilmelidir.” önerisinde bulundu.
Akşener, konuşmasının bir bölümünde Zonguldak Şehit Aileleri Derneği Başkan Yardımcısı Cihan Köktürk’ü kürsüye davet etti. Köktürk’ün ardından konuşmasına kaldığı yerden devam eden Akşener, şehit ailelerinin geçim, barınma, ulaşım, eğitim ve gelecek derdinin olmaması gerektiğini, devletin şehit ailelerini huzur içerisinde yaşatacak imkanının olduğunu söyledi.
Adıyaman ve Zonguldak ziyaretini anımsatan Akşener, vatandaşların sıkıntılarını yerinde gördüklerini, çiftçi ve esnafın çok zor durumda olduğunu iddia etti. Akşener, “Sayın Erdoğan, madem bize inanmıyorsun, madem yalan söylediğimizi düşünüyorsun, o zaman bir zahmet o sarayından çık, git esnafın dükkanına, dertlerine kulak ver. Beş maaşlı danışmanlarının önüne koyduğu Türkiye fotoğrafı sahte. Gerçekleri görmek zorundasın. Sana o makamı layık gören bu aziz milletin halini görmek zorundasın. ‘Aç yok’ diye inkar ederek derdini dinlediğimiz esnafımıza ‘rol yapıyor’ diyerek gerçeklerden kaçamazsın. Unutma, gerçeklerin elbet bir gün ortaya çıkmak gibi enteresan bir huyu vardır. Bugün inkar ettiğin o gerçekler, gün gelir döner dolaşır sandıkta yakana yapışır. Bunu böyle bilesin.” dedi.
Hayvancılıkla uğraşanların da ciddi sorunlarla mücadele ettiğini dile getiren Akşener, hükümetin attığı olumlu adımları desteklediklerini belirtti. Meral Akşener, gübre desteğinin dekar başına 8 lira arttırıldığını, patates üreticilerinin elinde kalan patateslerin bir bölümünün satın alındığını, kuraklık nedeniyle buğdaya, arpaya, kırmızı mercimeğe100 lira da olsa prim verildiğini, TARSİM poliçelerindeki katılım oranının yüzde 30’dan yüzde 20’ye çekildiğini, bu adımlardan milletin fayda gördüğünü ifade etti.
Türkiye’de etkisini sürdüren kuraklık tehlikesine dikkati çeken Akşener, bu sürecin iyi yönetilmemesi durumunda çiğ sütün 5-6 liraya, kırmızı et ve karkasın da 50 liraya alınmak zorunda kalınacağı uyarısında bulundu.
Her hafta yem fiyatlarına çuval başına 5 lira zam geldiğini belirten Akşener, “Süt yeminin çuvalı yani 50 kilosu 160 liraya, besi yeminin çuvalıysa 150 liraya dayandı. Yani hem süt hayvancılığı hem de besi hayvancılığı yapanlar zor durumda. Besiciler, Kurban Bayramı’nı ve oluşacak piyasayı beklerken süt üreticileri de haziran sonu açıklanacak çiğ süt fiyatını bekliyor. Buradan uyarmak istiyorum. Sakın ola çiğ sütün fiyatını A kalite için 4 liranın altında açıklamayın. Bunun altında bir fiyat verirseniz ya piyasalar sizi dinlemez ya da süt inekleri kesime gider. Sonra iş kontrolünüzden çıkar. Sanayiciler dahil herkes zarar eder.” diye konuştu.
Akşener, derhal Et ve Süt Kurumunun sahaya inmesini, piyasada işlem gören ve sanayiye giden günlük 25-30 bin ton çiğ sütün en az 5-6 bin tonunun en az 4 liradan satın alınmasını önerdi.
Tavukçuluk sektörünün durumuna değinen Akşener, izlenen yanlış politikalar nedeniyle ihracat pazarında kayıplar yaşandığını iddia etti.
Akşener, 2018 yılında yaklaşık 6 milyar adet ve 361 bin ton olarak gerçekleşen yumurta ihracatının, 2020 yılında 3 buçuk milyar adete ve 218 bin tona düştüğünü, toplam yumurta ihracatında yüzde 60 düzeyinde bir düşüş olduğunu kaydetti.