TÜİK’in Ticaret Bakanlığı işbirliğiyle oluşturarak açıkladığı Şubat ayı GTS (Genel ticaret sistemi) dış ticaret verilerine göre; Türkiye’nin ihracatı 2021 yılının Şubat ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre %9,6 artarak 16,01 milyar USD olurken, aynı dönemde ithalat %9,4 artarak 19,31 milyar USD olarak gerçekleşmiştir.
Şubat ayında içerisinde en çok ihracat yaptığımız ülke Almanya olurken, onu İngiltere, ABD ve İtalya takip etmektedir. Avrupa Birliği’ni oluşturan 27 ülkeye ihracat %11,8 artarak 6,87 milyar USD olurken, AB’nin toplam ihracatımız içindeki payının %42,1’den %42,9’a yükseldiği görülmektedir. İthalat kalemlerinde; Şubat 2021’de ilk sırayı Çin alırken, onu Rusya, Almanya ve İtalya izlemiştir. Şubat ayında sermaye mallarının toplam ithalat içindeki payı artarken, ara (ham madde) ve tüketim mallarının payı azalmıştır. Yüksek teknolojili ürünlerin ihracatının toplam ihracatımız içindeki payı %3 olurken, aynı grubun ithalatının toplam ithalatımız içerisindeki payı ise %12,5 olmuştur.
ÖTS’ye (Özel ticaret sistemi) göre, Türkiye’nin ihracatı 2021 yılının Şubat ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre %8,8 artarak 15,10 milyar USD olurken, aynı dönemde ithalat %9,1 artarak 18,58 milyar USD olarak gerçekleşmiştir. İhracatın ithalatı karşılama oranı ise söz konusu dönemde %81,3 olmuştur.
Ocak ayı verilerine benzer şekilde, Şubat ayında da ihracattaki olumlu seyrin devam ettiğini gözlemliyoruz. Mart ayı verilerinde de dış ticaret anlamında benzer bir eğilim görmemiz olası olmakla beraber, ilerleyen döneme ilişkin dış talep kırılganlıkları ihracat açısından aşağı yönlü risk teşkil etmektedir. Avrupa’da işler iyi gitmiyor, artan vaka sayılarına bağlı olarak tekrar kapanmalar gerçekleştiriliyor veya var olan kapanmalar uzatılıyor. Covid-19 kaynaklı yasak ve kısıtlamalar ve bunun yaratacağı talep şoku mal ihracatının sınırlanmasına ve zorlaşmasına neden olabilir. Hizmet ihracatı tarafında, özellikle turizm bacağında ise 2020 kadar kısıtlı bir yıl olması beklenmese de salgının yurtiçi ve yurtdışında devam eden etkileri nedeniyle 2019 seviyelerinin de uzağında kalacağımız anlaşılıyor.
İthalat tarafında ise; iç talebin bir şekilde oyun içinde kalması nedeniyle artış etkisi çok sınırlanamamıştır. Finansal koşulların gevşek olduğu 3Ç20 döneminde teşvik ve kredi destekleri etkisiyle ithalat canlı kalırken, sonraki dönemlerde ise sınırlı bir yavaşlama gözlenmiş ve özel tüketimde canlı kalan talep ithalatı da belli seviyelerin üzerinde tutmuştur. İthalat eğilimlerinin belirlenmesinde, son dönemdeki kur ve faiz hareketleri yine belirleyici olacaktır. Kur ve faiz dengelerine bağlı olarak büyüme dengesinin nerede oluşacağı belirsizliği, ithalatın hızı anlamında da belirsizliği oluşturmaktadır. TRY’nin değer kaybı, ihracat açısından avantaj olabilecekken, içerideki başta enflasyon olmak üzere diğer makro dengeler açısından ise sıkıntı yaratabilir. Diğer taraftan, kur ve emtia fiyatındaki yükselişin ödemeler dengesi ve dış ticaret dengesi bağlamında ithalat faturamızı artırıcı etkisi olacakken, büyüme dinamiklerinde bozulma iç talebin azalarak ithalatın sınırlanmasına neden olabilir.