Haberin Yıldızı-
İyi parti Genel Başkanı Meral Akşener Meclisdeki grup toplantısında yaptığı konuşmaya 2015 yılında yaşadığı olayı anlatarak başladı
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “7 Haziran 2015’te damadın abisinin televizyonunda bana ‘eşimi aldattığıma’ dair imalı bir iftira atıldı. Buna ben susmadım, çok sert bir tavır, tutum aldım, anında konuştum. Bu kadın milletvekilinin (AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin) ‘Niye zamanında konuşmuyorlar’ dediğini söylüyorum. Bana göre gök kubbeyi aşağıya indirmeye çalıştım. Sonra dördüncü gün sayın Erdoğan beni aradı.” dedi.
“Bugünlerde AK Parti’nin üst düzey kadroları, milletimize tepeden bakan o çirkin tavırlarını, insanımızı sürekli kutuplaştıran o kirli zihniyetlerini, teker teker dışa vurmaya devam ediyor.” diyen Akşener, AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin’e yönelik olarak, “Bir AK Parti milletvekili, üstelik de, kadın bir milletvekili, çıktı AK Parti’ye göre onurlu kadının tarifini yaptı. Tacize, tecavüze, utanmazlığa maruz kalan kadınlar için, utanmadan, ‘Onurlu kadın bir sene beklemez, ertesi gün şikayet eder’ dedi. Yani bu arkadaş diyor ki; ‘Tacize, tecavüze uğrayan kadın susuyorsa, susmak zorunda kalıyorsa, onursuzdur’, ‘Aradan zaman geçtikten sonra konuşuyorsa, yine onursuzdur’. Milletin vekili olduğunu iddia eden bir insanın sözlerine bakar mısınız?” ifadelerini kullandı.
Bunun ibretlik olduğunu kaydeden Akşener, “Bu arkadaşların siyaset anlayışında makbul olan liyakat değil, cehalet olduğundan, özellikle, bilmedikleri, anlamadıkları konularda, üst perdeden konuşmayı marifet sayıyorlar. Doğrusunu anlatmak da, mecburen bizlere düşüyor. Bu arkadaşların, bilimle pek ilgileri olmadığını biliyoruz ama psikologlar, araştırmacılar diyor ki; ‘Kadınların yaşadığı travma ne kadar ağırsa, ortaya çıkması da o kadar zordur’, ‘Toplum baskısı ne kadar ağırsa, bu konuları konuşmak da o kadar zordur.'” dedi.
Bir televizyon kanalında 7 Haziran 2015’te kendisine “eşini aldattığına” dair imalı bir iftira atıldığını anlatan Akşener şöyle devam etti:
“Buna ben susmadım, çok sert bir tavır, tutum aldım, anında konuştum. Bu kadın milletvekilinin ‘Niye zamanında konuşmuyorlar’ dediğini söylüyorum. Bana göre gök kubbeyi aşağıya indirmeye çalıştım. Sonra dördüncü gün sayın Erdoğan beni aradı. Bu arada herkes sustu, içerden bilgi bu, şuradan bilgi. O zaman neyi gördüm biliyor musunuz; Arkadaşlarımız çok üzüldüler ama kadındır, rencide olur mu diye sustular. Benim arkadaşlarım öyle sustu ama diğerleri ise ya doğruysa diye sustu. Sonra dördüncü gün sayın Erdoğan, beni aradı. Uzunca bir telefon konuşması yaptık. Ondan sonra AK Parti’nin içinden insanlar beni aradılar. Fakat sayın Erdoğan’ın aramasıyla beraber o defteri kapatmamı beklemiş bu hanımefendiler, AK Parti bünyesinden bahsediyorum. Bunların yazar, çizer takımının tamamı, ‘Bu Meral Akşener de ne yapmak istiyor. Bu kadar yeter, Cumhurbaşkanı aradı. Bu kadın ne yapmak istiyor? Yeter, sen bir kadınsın, sus’ dediler ve yazdılar. Şimdi kalkıp da tecavüze, tacize uğrayan bir kadının veya çocuğu tecavüze veya tacize uğrayan bir annenin hemen konuşmamasını onursuzluk olarak nitelendiriyorsanız aynaya bakın muhteremler.”
Herkesin bu açıklıkta konuşamadığını dile getiren Akşener, “Mesela şöyle olmuştu. ‘Çocuğun, oğlun var cinayet işlemesin. Kocan var şunu yapmasın. Abin var böyle olmasın. Uzatma büyütme Meral’ bu da dendi bana. Aileler bile devreye giriyor. Dostlar, arkadaşlar devreye giriyor. Herkes bir sağduyu timsali olarak o kadına ‘sus’ diyor. Susmadığın zaman da çirkeflikle suçlanıyorsun.” dedi.
Bütün dünyada, kadınlara cesaret aşılayan bir “meToo” hareketi olduğuna işaret eden Akşener, “meToo” hareketinin, toplumun baskısından korkan, binlerce taciz mağduru kadına cesaret verdiğini söyledi.
Bu hareketin, 10 yıldır, 20 yıldır saklanan taciz olaylarının ortaya çıkmasına vesile olduğunu anlatan Akşener, “Ama tüm bunlar, torunu yaşındaki bir kadın siyasetçiye, sırf kendinden değil diye, ‘vitrin süsü’ diyebilen bir genel başkan ve onun meclis grup başkanvekilinin umurunda bile değil. Ne kadar acı değil mi? Oysa bizlerin görevi, kadınları, uğradıkları felaketlere karşı cesaretlendirmektir. Haklarını aramaları için cesaretlendirmektir. Şikayet edeni onursuz ilan ederek, bir travma daha yaşatmak değildir. Vicdan bunu gerektirir. Ahlak bunu gerektirir. Ve aynı zamanda onurlu siyaset bunu gerektirir.” değerlendirmesinde bulundu.
Akşener, “Bir siyasi partiyi sakıncasız bulmuşsunuz, logosunu seçim pusulasına koymuşsunuz, o logoya mühür vuranı ‘Allah senin belanı versin.’ diye suçluyorsun. Böyle bir şey olabilir mi? O zaman o logoyu niye koyuyorsun? Niye seçime girmesine müsaade ettiniz? Hukuki manada söylüyorum.” dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, “Cinsel tacize, tecavüze uğrayan kadınlar için, başvuru süresi mi var? Üç iş günü içinde şikayetçi olmayana namussuz mu diyeceksiniz? Kadın haklarını içine sindiremeyen erkekler yetmedi, bir de seninle mi uğraşacağız? Zihniyetiniz batsın. İster bir gün sonra, ister 10 yıl sonra söylesin. Hakkını arayan her kadın onurludur. İYİ Parti, hakkını arayan her kadının daima yanında olacaktır.” ifadesini kullandı.
AK Parti’nin bir genel başkan yardımcısının bu ülkenin 6 milyon vatandaşına “Allah belanızı versin.” dediğini savunan Akşener, milletine bela okuyan bir siyasetçinin Türk siyasi tarihinde bir ilk olduğunu söyledi. Akşener, “Bu, Türk siyasi tarihinde utançla hatırlanacak bir terbiyesizlik. Nereden nereye geldi Türkiye değil mi? Dün kendinden olmayana terörist diyen bu zihniyet, bugün, işi iyice abartıp, kendine oy vermeyene bela okur hale geldi. Bir yandan Apo’nun mektubunu okutturup, el birliğiyle teröriste güzellemeler yapacaksınız, kırmızı bültenle aranan kardeşinin ayağına, devletin televizyonunu gönderip, röportaj yapacaksınız, sonra çıkıp, sırf size oy vermiyorlar diye, bu memleketin insanlarına bela okuyacaksınız. Yazıklar olsun.” diye konuştu.
Bu memleketin hiçbir vatandaşının herhangi bir partinin kulu, kölesi, marabası olmadığını belirten Akşener, oy vermenin bir vatandaşlık hakkı olduğuna ve kimsenin oy verdiği partinin politikalarından sorumlu olmadığına dikkati çekti. Seçimlerde milletin önündeki seçeneklerden birine oyunu verdiğini, sırf vatandaşlık hakkını kullandı diye kimseye suçlu muamelesinin yapılamayacağını söyleyen Akşener, şu değerlendirmede bulundu:
“Böyle devlet yönetilmez. Buradan, başta Sayın Erdoğan’ı ve partisinin yöneticilerini, ciddiyete ve sorumluluklarının farkına varmaya çağırıyorum. İlginç… Şimdi düşünün, bir siyasi partiyi sakıncasız bulmuşsunuz, logosunu seçim pusulasına koymuşsunuz, o logoya mühür vuranı ‘Allah senin belanı versin.’ diye suçluyorsun. Böyle bir şey olabilir mi? O zaman o logoyu niye koyuyorsun? Niye seçime girmesine müsaade ettiniz? Hukuki manada söylüyorum. Sizler için işler kötüye gidiyor, biliyoruz. Evet, ateş bacayı sarmış, panik halindesiniz, görüyoruz. Evet, Titanik batıyor, farkındayız ama ne olursa olsun, böyle çıkışlar yapamazsınız. Sırf gündem yaratmak için, bu memleketin toplumsal dokusuna böyle zarar veremezsiniz. Böyle azgınlık, böyle izansızlık olmaz. Kendinize gelin. O densiz genel başkan yardımcısını da hemen görevden alın. Partinizde mümkünse herhangi bir insanın görmeyeceği, eline mikrofon verilemeyecek bir yere koyun.”
Cumhuriyet’in kolay kurulmadığına işaret eden Akşener, ülkeyi yönetenlerin 100 yıl önce yedi düvelin işgali altındaki bir yurtta bugün her makama ulaşabiliyor, her imkandan dilediğince faydalanabiliyorsa bunu sağlayan Cumhuriyet ile ve onun değerleriyle kavga etmemesi gerektiğini söyledi. Akşener, “Böylesine zahmetli bir tarihin eseri olan Cumhuriyet’i yönetmek, tarih bilgisinin yanında, ciddi bir devlet aklı ister. Devlet aklına sahip olmak için de önce devletin ne olup ne olmadığını bilmek gerekir. Ne var ki Sayın Erdoğan ve yıldızlar karması ekibinde bunu maalesef göremiyoruz.” dedi.
16 şehidin verildiği Pençe Kartal-2 Harekatı’nın ardından milletin gerçekleri bilme hakkının olduğunu dile getirdiklerini, bunu hatırlatınca devlet ciddiyetiyle gereğini yapmak yerine sözlerini devlete yapılmış bir saldırı olarak lanse ettiklerini söyleyen Akşener, şöyle devam etti:
“Talebin muhatabı ülkeyi yöneten hükümetti. Oysa onlar, muhatabı devlet saydılar. Çünkü kendilerini devlet sanıyorlar. AK Parti ve matruşka gibi iç içe geçtikleri çeşitli boyutlardaki ortakları, devlet değildir. Devlet kanundur, kurumdur, hukuktur. Siyasetçiler gelir geçer, Türk Devleti, ebet müddettir. O nedenle her geçen gün eriyen partilerinin, seçim kazanma stratejilerine devlet politikası denmez çünkü partizanlıkla devlet, tamamen farklı şeylerdir. Devletin yasaları vardır. Bu yasalara uyduğunuz sürece, hükümet olarak ancak devletin bir organı olursunuz. Hükümet olarak eylemlerinizi, sözlerinizi yasa yerine koyamazsınız. Parti trolü gibi hareket eden atanmışlarınızın, abuk sabuk sözlerini, devlet aklı diye satmaya çalışamazsınız. Uyguladığınız her saçma sapan politikayı da devlet politikası olarak meşrulaştıramazsınız.”