Haberin Yıldızı-
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, kimseye kinleri olmadığını, intikam alma duygusu barındırmadıklarını; Türkiye’deki 83 milyonun karnının doymasını ve huzur içinde yaşamasını istediklerini dile getirdi.
Farklı düşünceler, kimlikler, inançlar ve yaşam tarzlarına saygı duyduklarını belirten Kemal Kılıçdaroğlu, “Amaç, bütün farklılıklarımızı zenginlik kabul edip güzel Türkiye’yi yeniden inşa etmektir.” diye konuştu.
CHP lideri Kılıçdaroğlu, toplantıya engellilere yönelik sivil toplum örgütleri temsilcilerinin de katıldığını dile getirerek, çok sayıda engellinin işsiz olduğunu ancak kamuda birçok engelli kadrosunun boş olduğunu söyledi.
Yasaya göre söz konusu kadrolara engelli ataması yapılmasının, yasal mecburiyet olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Niye atama yapmıyorlar? Çünkü bir engelli karnını doyuracak; aç kalması lazım. İktidarın anlayışı bu. Peki bu anlayışa engelliler destek verecek mi? Vermemesi lazım. ‘O boş kadrolar orada, bizler sokaklarda işsiz duruyoruz. Yarın sandık önümüze geldiğinde biz bunun hesabını siyasi iktidardan soracağız.’ Ben sizden bunu bekliyorum.” ifadelerini kullandı.
Kemal Kılıçdaroğlu, eski Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin 28 Kasım 2015’te Diyarbakır’da katledildiğini anımsatarak, Elçi’nin o günkü basın toplantısında “Bu kadim bölgede çatışma istemiyoruz.” sözlerini sarf ettiğini aktardı.
Diyarbakır’ın, tarihi ve coğrafyasıyla devletin kadim bir bölgesi olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, “O kadim topraklarda çatışmanın olmaması lazım. Bu basın toplantısını yapıyor ve vuruluyor. Aradan geçen süreye karşın bugüne kadar failler bulunmadı. Faili meçhul cinayetler, bir demokrasinin ayıbıdır. Bunun mutlaka bulunması, faillerin yargının önüne çıkarılması gerekiyor.” değerlendirmesinde bulundu.
İskeçe Müftüsü Ahmet Mete’nin ölümle tehdit edildiğini belirten Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir din adamı neden ölümle tehdit edilir? Bu tehdidin bir sonucu olacak mı? Sonucu da olmayacak. Müslümanlara karşı, bir inanca karşı eğer insanlar müftüyü hedef seçip o inancın mensuplarını cezalandırmak istiyorlarsa, sonuç alamazlar. Bizim inancımız, bizim dinimiz barışı, sevgiyi, kardeşliği öngörür, her inanca saygıyı öngörür. Bu tehditler, bizi ve oradaki soydaşlarımızı asla yıldıramaz. Biz CHP olarak, orada yaşayan soydaşlarımızın her zaman, her ortamda yanında olacağız.”
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Ritmik Cimnastik Grup Milli Takımı’nın, Avrupa şampiyonu olduğunu hatırlatarak, Türkiye Cimnastik Federasyonu Başkanı Suat Çelen’e, teknik heyete ve sporcuların ailelerine teşekkür etti.
Ritmik Cimnastik Grup Milli Takımı sporcularının isimlerini tek tek okuyarak, kendileriyle görüşeceğini de belirten Kılıçdaroğlu, “Bayrağımızı göndere çektiniz, İstiklal Marşı’mızı okuttunuz, size şükran borçluyuz.” diye konuştu.
Eğitim dünyasında büyük sorunlar olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, CHP iktidar olduğunda öğretmenlere nasıl bakacaklarını ve neler yapacaklarını, 5 temel başlık altında anlattığını ifade etti.
Kılıçdaroğlu, söz konusu 5 temel hedefi öğretmenlerin dikkatine tekrar sunmak istediğini aktararak, şunları söyledi:
“İktidar olduğumuzda ilk yapacağımız iş, öğretmenler meslek kanununu çıkarmaktır. Öğretmenleri, 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’ndan çıkaracağız. Öğretmenler için ayrı bir meslek kanunu çıkaracağız. Öğretmenler toplumun en saygın bireyleri olmak zorundadır. Hakimler ve savcılar için nasıl ayrı bir yasa varsa öğretmenlerimiz için de ayrı bir yasa olacak. Bütün öğretmenler sizi seviyoruz, size inanıyoruz, sizi toplumda bulunduğunuz konumun yukarısına taşımak istiyoruz.
Hiçbir öğretmen yoksulluk sınırının altında aylık almayacak. Kadrolu, ücretli, sözleşmeli öğretmen garabetine son vereceğiz. Bütün öğretmenler kadrolu olacak. Herkesin güvencesi olacak. Her 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde öğretmenlere birer maaş ikramiye vereceğiz. Helalinden vereceğiz. 83 milyonun özverisiyle vereceğiz. Onlar, bizim çocuklarımız için gecelerini gündüzüne katıyorlar. Öğretmenlere yine 3600 ek gösterge vereceğiz. Öğretmenler emekli olduğunda şuna veya buna muhtaç duruma düşmeyecekler.”
Türkiye’nin toplam yatırımlarının en az yüzde 18’ini eğitim yatırımlarına ayıracaklarını söyleyen Kılıçdaroğlu, “Nerede çocuk varsa orada okul ve öğretmen de olacak. Köy okullarını açacağız. Taşımalı eğitime son vereceğiz. Atama bekleyen öğretmen sorununu büyük ölçüde çözeceğiz. Sabah ayrı okul, öğleden sonra ayrı sınıflar, birleştirilmiş sınıflar… Bütün bu uygulamalara son vereceğiz.” dedi.
Eğitimin üretime dönük olması, istihdam yaratması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, bütün organize sanayi bölgelerinde teknoloji liseleri kuracaklarını söyledi.
Kılıçdaroğlu, teknoloji liselerini Milli Eğitim Bakanlığı ile organize sanayi bölgesi yönetiminin birlikte yöneteceğini anlatarak, “Bütün altyapıyı, malzemeleri organize sanayi bölgesi alacak, teknoloji yenilendikçe yeni araçlarla okulu donatacak. Belli bir sınıftan sonra öğrenci eğitim aldığı konuda ilgili fabrikada stajını yapacak. Staj yaptığı süre içinde onun sosyal güvenlik primlerini devlet ödeyecek. Üniversiteye gitmek istiyorsa izdüşümü olan fakülteye artı puanla gidecek. Bu, teknoloji liselerine olan talebi artıracak. En yetenekli çocuklarımızın buraya gelmesini istiyoruz.” ifadelerini kullandı.
Her okulun bütçesi olacağını vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Müdür gidip dilencilik yapmayacak. Okul aile birliği ve okul yönetimi, okul bütçesini gayet sağlıklı şekilde oluşturacak ve yönetecek.” dedi.
Bütün öğretmenlerin, bu sözlerini ve taahhütlerini hafızalarına kazımalarını isteyen Kılıçdaroğlu, “Gün gelecek bunu bize soracaksınız. ‘Ey Kılıçdaroğlu, bu sözü grup toplantısında vermiştiniz. Yapacak mısınız, yapmayacak mısınız?’ Takipçisi olacağız ve kesinlikle yapacağız. Dostlarımızla birlikte iktidar olduğumuzda göreceksiniz; milli eğitimi, öğretmenleri, 3600 ek göstergeyi, güzel okulları, pırıl pırıl okulları, çalışkan öğrencileri göreceksiniz. Ferhat ile Şirin’in buluştuğu gibi her birinizi öğrencilerinizle buluşturacağız.” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, pandemi sürecinde büyük sıkıntılar yaşandığını belirterek, salgın başladığında hükümete yönelik hiçbir eleştiri getirmediklerini, çözümler önerdiklerini dile getirdi.
Salgınla mücadeleye ilişkin önerilerinin uygulanmadığını ve pandemi sürecinin iyi yönetilemediğini savunan Kılıçdaroğlu, “Nasıl bir anlayıştır? Uçağa binmeyi yasaklıyorsunuz, pandemi sürecinde vatandaşlar tasarruf yapsın diye ‘Uçak biletinde KDV’yi 18’den 1’e indirdim.’ diyorsunuz. Vatandaş ne tasarrufu yapacak? Vatandaşa ne kolaylığı olacak? Bu kadar akıl dışı uygulamalar.” dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu, resmi rakamlara göre 13 bin 746 vatandaşın hayatını kaybettiğini, gerçek rakamların bunun çok üstünde olduğunu savundu.
Belediyelerin defin işlemini yaptığını, doktorların raporları da olduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Salgın hastalık, Kovid-19 dolayısıyla ölümler… Topluyorsunuz, bu rakamı katlıyor. Baştan şunu söyledim, hükümetseniz ve gerçekten toplumda saygınlığınızın olması gerekiyorsa rakamları doğru açıklayın. Sağlık çalışanlarımız zaten ellerinden gelen bütün çabaları gösteriyorlar. Devlet dediğiniz kurum yalan söyler mi? ‘Biz karar aldık, rakam açıklamıyoruz.’ dersiniz, onu da anlayışla karşılarım ama yanlış rakam açıklamak kadar Türkiye’nin itibarını dünyada sarsan başka bir şey yoktur. Türkiye’nin rakamlarına hiç kimse inanmıyor, güvenmiyor. Türkiye’yi bu hale niye düşürüyorsunuz? Ayıp değil mi, yazık değil mi?”
Daha önce Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) Kovid-19 rakamlarının doğru olmadığına ilişkin açıklama yaptığını anımsatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Türk Tabipleri Birliği’ni terörist ilan ettiler. Akıl dışı. Böyle devlet yönetimi olabilir mi? Bir kişinin hastalığını kim bilir? Kaymakam mı, vali mi, bakan mı, cumhurbaşkanı mı bilir? Esnaf mı, manav mı bilir? Doktor bilir. Doktor da ‘Bunun hastalığı budur, sayısı da budur.’ diyor. ‘Vay efendim, sen bunu nasıl söylersin?’ Ana ilke salgının yayılmasını engellemektir. Tedavi zaten hastanelerde yapılacak. Hükümet olarak sana düşen görev, salgının yayılmasını engellemek için her türlü önlemi alacaksın. Bu yapılmadı. Şu anda geldiğimiz nokta acı, salgın yönetiminde dünyanın en kötü yönetilen dördüncü, Avrupa’nın da birinci ülkesiyiz. Peki ülkeyi yönetenler bu sonuçtan dolayı utanıyorlar mı? Utanmazlar. ‘Yalan söyledim.’ diyor.”
Kovid-19’la mücadeleye ilişkin yeni tedbirlere değinen Kılıçdaroğlu, dün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı önlemler arasında ekonomiyle ilgili tek satır olmadığını bildirdi. Kılıçdaroğlu, “Adama ‘Dükkanı, manavı, kahveyi, pastaneyi, sinemayı, AVM’leri her şeyi kapat.’ diyorsun. Güzel. Peki bu adam nasıl geçinecek? Bununla ilgili tek cümle kurulmadı. Sevgili esnaf kardeşim, böyle yapıyorlar, sen bunları gayet iyi tanıdın. Önümüzdeki süreç içinde sandık gelecek. Demokratik yollarla bunlara ders vermek senin boynunun borcudur. Bunlara oy vermeyeceksin.” diye konuştu.
Kovid-19 tedbirleri kapsamında 383 bin iş yerinin kapanacağına, aileleriyle beraber 2 milyon 100 bin kişinin gelir elde etmeyeceğine dikkati çeken Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Esnaf kardeşimiz Ahi Evran Ocağı’ndan gelir. Ciddi bir kültür derinliği vardır. Bunun sonucudur ki Anayasa’mız esnaf ve sanatkar için özel bir düzenleme yapmış. Bakın, sanayici için yok ama esnaf ve sanatkarımız için özel bir düzenleme yapmış. Anayasa Madde 173. ‘Devlet, esnaf ve sanatkarları koruyucu ve destekleyici tedbirleri alır.’ diyor, ‘Alabilir.’ demiyor. Pandemi döneminde sizi korudu, destekledi mi? Hayır. Anayasa’yı ihlal etti, Anayasa’nın gereğini yapmadı.
5 maskeyi dağıtmaktan aciz olanlar, bizim belediyelerin yapmak istedikleri yardımların önüne engel çıkardılar. Aş evleri için toplanan paralara bile el koydular. Vatandaşın, fakir fukaraya verilsin diye belediyelere vermek istedikleri paralara el koydular. Esnafa yardım için yapacakları maddi imkana da el koydular. Dolayısıyla ben bütün esnaf kardeşlerime şunu söylemek isterim, ‘Dükkanı kapat.’ dediler, kapatmaları doğrudur ama devlet bu talimatı veriyorsa sosyal devlet olarak ona o geliri sağlamak zorundadır. Orada çalışan binlerce kişi var. Bu gelir sağlanmıyor.”
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, pandemi döneminde esnafın krediyle borçlandırıldığını belirterek, “Sana bir gelir vermiyorlar ama futbol karşılaşmalarını 500 milyon dolara ihaleyle alan bir Katar firması, ‘Dolar çok yükseldi. Türk Lirası eriyor. Ben futbol kulüplerine para ödemeyeceğim.’ dedi. Yargı var, mahkemeye gitseler kazanacaklar çünkü ödemek zorunda. Kimse korkudan mahkemeye de gidemiyor. Ne yaptılar? Bir Katar firması için bir kalemde 500 milyon dolardan 90 milyon dolar indirdiler.” diye konuştu.
Firma sahibinin “Dolar sürekli artıyor. Bunu Türk lirasına çevirin ve sabitleyin.” dediğini de aktaran Kılıçdaroğlu, “Düşünebiliyor musunuz? Erdoğan’a talimat veriyor. Türkiye Cumhuriyeti’ne talimat veriyor. Bunlar hemen ‘Emredersiniz.’ diyorlar ve doları 5,80’e sabitliyorlar. Dolar 7 lira ama onun için 5,80. Bunu da kabul ettiler. Gençlik ve Spor Bakanı, bunu büyük bir başarıymış gibi Twitter hesabından yayımladı.” sözlerini sarf etti.
Kemal Kılıçdaroğlu, esnafın kendisini yalnız, sahipsiz hissettiğini dile getirerek, “Kendini hiç sahipsiz hissetme, umutsuzluğa da kapılma. Bu devran değişecek. Esnaf Bakanlığı kurduğumuz zaman derdini anlatacak, sorunu çözecek bir bakan bulacaksın. Bunlar bunu yapamazlar.” dedi.
Yalnızca esnafın değil çiftçilerin de aynı durumda olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, sözlerine şöyle devam etti:
“Esnaf kardeşim sana sormak isterim, 18 yıldır iktidarda olan bu hükümet kime çalışıyor? En çok kaynağı, parayı kime veriyor? Fabrika kurana mı, çiftçiye, esnafa, sanayiciye, turizmciye, istihdam yaratana mı? Hayır. En çok parayı tefecilere veriyor. Son 18 yılda tefecilere ödenen faiz 192 milyar 70 milyon dolar. 192 milyar dolarla, tefecilere ödenen faizle yeni bir Türkiye’yi inşa edebilirdik. Türkiye’nin her tarafını fabrikalarla donatabilirdik. Türkiye’de işsizlik, üretimsizlik diye bir olay kalmazdı. Herkesin işi, aşı olurdu.
18 yılda dışarıya ödenen faiz 192 milyar dolar. Bunlar beceriksiz bir yönetimdir. Doktorlar, sağlık çalışanları, vatandaşlar ölüyor bunların yüzünden. Bir pandemi sürecini bile yönetemediler, bir maskeyi bile dağıtamadılar. Niçin? Her şey bir kişiye bağlı da ondan. O bir kişi kararı vermediği sürece doktorun da esnafın da sanayicinin de bakanların da kararı bir işe yaramıyor. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti bir kişi tarafından adeta esir alınmış durumda. Yaşadığımız tablo budur.”
Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dünkü basın toplantısının bir iki dakikalık kısmını pandemiye, 25 dakikasını ise kendilerine ayırdığını söyledi.
“Bu ne demektir? Biz onun korkuluyu rüyasıyız.” diyen Kılıçdaroğlu, Varlık Fonu’nun neden Sayıştay’ın denetimine tabi olmadığını, başkanlığını neden Cumhurbaşkanının yaptığını sordu. Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Erdoğan bugün istese kanuna göre Ziraat Bankası’nı Katar’daki bir bakkala 1 dolara satabilir. Bu yetkisi var. Bir dolara veya 5 dolara… Veya oğluna veya bir yakınına. Niçin, İhale Kanunu’nun da dışında. İhale Kanunu’na da tabi değil. Kaça sattın sen bunu? Bilmiyoruz. Varlık Fonu açıklama yapmış, 200 milyon dolar. Neye göre 200 milyon dolar. Borsa İstanbul’un çok karlı bir şirket olduğunu herkes biliyor. Faaliyet karı yüzde 52. Bu kadar karlı bir şirket yok. 200 milyon dolar bu şirketin 15 veya 20 aylık karına geliyor. Böyle ballı bir satış nerede olur. Şimdi ben soruyorum, Borsa İstanbul’un rakamlarını çıkıp millete anlatacaksınız. 2020 rakamlarında anlatacaksınız. Karı nedir? 200 milyon dolar mı yoksa 425 milyon dolar mı gerçek değeri? Bunun cevabını istiyorum. Erdoğan verir mi? Veremez ama ben Borsa İstanbul’un yönetiminden istiyorum. 200 milyon doları neye göre buldunuz?”
Katarlılara kıyak geçildiğini iddia eden Kılıçdaroğlu, Haliç Altın Boynuz Marina Turizm Gayrimenkul İnşaat Yatırım AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Fettah Tamince’nin o masada ne işi bulunduğunu da sordu. Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“Fettah Tamince 17-25 olaylarından sonra Pensilvanya’ya giden kişi. 17-25 olaylarından sonra Bank Asya’ya ailesi para yatıran kişi. O masada ne işi var? Harp Okulu öğrencileri içeride, Bank Asya’nın önünden geçenler içeride, Bank Asya’ya para yatıranlar en üst tepede, protokol masasında, AK Parti’nin protokol masasında. Savunmasını kim yapıyor? Erdoğan’ın avukatları. Fettah Tamince’nin o masada ne işi var? O yoksa yurt dışından kara para getiren birisi mi? Getirdiği paralar dolayısıyla ona dokunmuyor musunuz?”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Paranın rengi dini yoktur, para paradır.” dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, Londra’daki tefecilere el açıldığını, parası olanların önünde “diz çöküldüğünü” ileri sürdü.
Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Para her şey midir? Bir devletin onuru, kimliği var. O devleti temsil eden kişinin bir onuru bir kimliği var. ‘Para paradır’ ne demektir? ‘Her şeyi veririm yeter ki para gelsin’ Anlayışa bakın. Bunu çıkıp 83 milyonun önünde ifade ediyor. Bir Allah’ın kulu çıkıp da ‘Sayın Cumhurbaşkanım bu yanlış bir ifadedir, bunu kullanmayalım, bu her tarafa çekilir bir şeydir… Osmanlı nasıl battı biliyor musun Sayın Erdoğan. ‘Paranın rengi, dini yoktur, para paradır’ diyen yöneticiler yüzünden battı. Ne yaptılar borç aldılar, varlıkları sattılar borç aldılar. Senin yaptığın gibi. Sonra ne oldu, o borç verenler geldiler bütün gelirlere el koydular. Düyun-u Umumiye’yi kurdular. Sen ne yaptın? Yeni adıyla Borçlar İdaresi Genel Müdürlüğünü kurdun. Düyun-u Umumiye’de öyle zaten, Genel Borçlar İdaresi. O para, eğer bir ülkenin yöneticilerini, çalışanlarını ve ekonomisini teslim alırsa işte o para emperyal paradır. Erdoğan bunları bilir mi? Bilmez efendim. Tarih bilmez.”
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Savaş meydanlarında kazanılan zaferler ekonomik zaferlerle taçlandırılmazsa siyasi bağımsızlığınızı koruyamazsınız.” dediğini dile getiren Kılıçdaroğlu, “Bugün Türkiye Cumhuriyeti ekonomik bağımsızlığı açısından ciddi bir sorunla karşı karşıyadır. Tarihin en büyük sorunuyla karşı karşıyadır.” dedi.
Kılıçdaroğlu, para babaları, faiz baronları neyi isterse aldığını iddia ederek, Türkiye’nin yüksek faizle borçlandığını söyledi. “Ekonomik bağımsızlığımız risk altındadır. Her şeyi sattılar. Dünyanın vergisini topladılar.” diyen Kılıçdaroğlu, “18 yılda devlet hangi fabrikayı yaptı?” diye sordu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın Türk ordusu hakkındaki sözleri üzerinden eleştirilerde bulunduğunu belirten Kılıçdaroğlu, kendi milletvekillerine her hafta ulaştırılan raporlar olduğunu belirtti. Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“O raporların kapağında Silahlı Kuvvetlerin, Genel Kurmayın ve Diyanet İşleri Başkanlığının siyaset konusu yapılmaması isteği vardır. Cümle olarak yazarız biz bunu. Bu miras nereden geliyor? Devleti kuran Milli Kurtuluş Savaşı geleneğinden gelen Mustafa Kemal ve arkadaşlarından geliyor. Dönemin Genelkurmay Başkanı ‘Ben milletvekili olmak istiyorum’ dediği zaman Atatürk ona ‘Ya Genelkurmay Başkanı olacaksın ya milletvekili. İkisi beraber olmaz.’… Biz bu geleneği çok iyi biliyoruz. Ordu bizim ordumuzdur, peygamber ocağıdır. Hiç kimse unutmasın, ordu aynı zamanda Mustafa Kemal’in ordusudur.”
Kılıçdaroğlu, 4 Temmuz 2003’te “Süleymaniye’de 11 askerin başına çuval geçirilip, kelepçelenip götürüldüğünde”, “bunu kına, nota ver” dediklerini, dönemin Başbakanı Erdoğan’ın ise “Ne notası, müzik notası mı?” dediğini öne sürdü. Kılıçdaroğlu, sözlerine şöyle devam etti:
“Bunu yapan adam vatansever mi? Sen bize kalkacaksın ordu üzerinden ders vereceksin. Sen kim, ordu kim? Bizim ordumuzun kahraman askerleri eksi 25-35 derecede, sıcakta terörle mücadele ederler. Onları bu ülkenin şerefi, namusu sayarız ama sen kalktın onlara kelle dedin, şehitlere kelle dedin. Şimdi sen mi bana ordudan bahsedeceksin. Sen kim, ordu kim? Yine çıkıp ‘Askerlik yan gelip yatma yeri değildir’ dedin. Hiçbir asker yan gelip yatmadı. Onlar eksi 25-30 derecede terörle mücadele etti. Sen bu lafı ediyorsun, çocuklarını niye askere göndermedin. Niye paralı askerlik yaptırdın. Madem orduyu seviyorsun, madem peygamber ocağı. Peygamber ocağında senin çocuğun da askerlik yapsın. Kalkmışsın bana orduyu anlatıyorsun. Sen kim, ordu kim? Ordu disiplini nedir onu dahi bilmezsin. Ordu nedir onu dahi bilmezsin. Orduyu da para gözüyle görürsün sen.”
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın da açıklamalar yaptığını dile getiren Kılıçdaroğlu, Süleyman Şah Türbesi’nin Türk toprağı olduğunu ve taşınma sürecinde, onun Genelkurmay Başkanı olduğunu hatırlattı. Kılıçdaroğlu, sözlerine şöyle devam etti:
“Orada bizim bayrağımız dalgalanıyordu. Sen Genelkurmay Başkanıydın, Erdoğan Başbakandı. Kendi toprağında, kendi vatanında terör örgütünün isteği üzerine kendi bayrağını indiriyorsun utanmadan, Süleyman Şah Türbesi’ni kaçırıyorsun utanmadan, toprağı terk ediyorsun utanmadan. Sen bana ordudan mı bahsediyorsun. O talimatı kim verdi? Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilktir. Bütün dünyanın kabul ettiği kendi toprağımdan bayrağımı indiriyorum, Süleyman Şah Türbesi’ni kaçırıyorum. Sonra da çıkıyorum ‘Ey Kılıçdaroğlu, ordu, falan falan…’ Bir sürü palavra. Ordu üzerinden bize saldıracak, ordu üzerinden bize saldıramazsın. O ordu peygamber ocağıdır. O ordu Mustafa Kemal’in ordusudur, başka kimsenin değil.”
Kılıçdaroğlu, FETÖ mensuplarının bir dönem orduda kritik yerlere getirildiğini savunarak, Suriye’de 36 asker şehit olduğunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bunu kınamadığını da iddia etti.
Sakarya’daki Tank Palet Fabrikası’nın değerinin 20 milyar dolar olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, bu fabrikanın da ordunun elinden alınarak Katarlılara para alınmadan verildiğini öne sürdü.