Bir yandan aylardır mücadele ettiğimiz koronavirüs salgını, diğer yandan yaşadığımız kış mevsimi dolayısıyla çoğalan diğer salgın hastalıklara karşı vücut direncinin artırılması sağlımızı korumak açısından büyük önem taşıyor. Biz de sağlığımızı doğrudan ilgilendiren beslenme ile ilgili merak ettiğimiz soruların cevaplarını almak için bir uzmana danıştık. Diyetisyen Emel Çam ile bağışıklığı güçlendirme yolları üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
Koronavirüs hastalığı tüm dünyayı ve ülkemizi tehdit eden bir hastalık. Bağışıklık sistemimizle doğrudan ilişkili olan bu hastalığa karşı beslenme boyutuyla ne gibi tedbirler alınabilir?
Bağışıklık sistemi herhangi bir yiyecek veya gıda takviyesi ile tek başına arttırılmaz. Hiçbir yiyecek veya gıda takviyesi koronavirüse karşı koruyucu değildir. Bağışıklık sisteminin normal işleyişine dâhil olan birçok besin vardır, bu nedenle bağışıklık fonksiyonunu desteklemek için sağlıklı dengeli bir beslenme şekli sürdürülmelidir. Güçlü bir bağışıklık sistemi için çoklu mikrobesinler, özellikle A, C, D, E, B2 (riboflavin), B6 (piridoksin), B12 (kobalamin) ve B9 (folik asit) ve mineraller demir, selenyum, çinko, magnezyum ve bakır besinlerle, günlük beslenmenizde yer almalıdır. Mikro besin öğelerindeki yetersizlikler bağışıklık sistemini olumsuz etkiler ve vücudumuzun enfeksiyonlara karşı direncini azaltabilir. Besin çeşitliliği sağlamak ve hijyen kurallarını uygulamak enfeksiyonlardan kaçınmanın en iyi yoludur.
KONTROLSÜZ GIDA TAKVİYESİ KULLANIMI SAĞLIĞI TEHDİT EDİYOR
Vitamin ve mineral takviyesi kullanılmalı mı?
Kanda gözlenmiş herhangi bir vitamin ve mineral yetersizliği varsa, elbette kullanılmalı. Ancak, kan bulgularınız doğrultusunda vitamin ve mineral değerlerinizde bir yetersizlik veya eksiklik olmadığı sürece kullanılması tavsiye edilmiyor. Salgın döneminde pek çok insan bağışıklığını destekleme umuduyla besin takviyesi ve bitkisel ilaçlar kullanıyor. Kontrolsüz kullanılan gıda takviyelerinin bazı yan etkilere sebep olabileceği bilinmeli. Örneğin, özellikle Covid-19 ile savaşta enfekte hastaların çoğunda kullanılan gıda ve bitkisel takviyelerin kan pıhtılaşmasını ciddi şekilde düzensizleştirdiği gözlenmiştir. Kalp damar hastalığı olan ve antikoagülan (kanın pıhtılaşmasını engelleyen maddeler) ilaç kullanan kişilerin dikkat etmesi gereken konu, birçok gıda takviyesi ve bitkisel ilacın antikoagülan ilaçlarla etkileşime girebileceğini göz önünde bulundurmalarıdır.
OLMAZSA OLMAZI
Bazı uzmanlar D vitamini kullanımının bağışıklık için son derece önemli olduğunu vurguluyor. Siz bu konuda neler söylersiniz?
Vitamin takviyelerinin kullanılmaması önerilerine ek olarak, D vitamini için durum farklı. D vitamini, sağlıklı kemikler, kaslar ve dişler için kalsiyum ve fosfor ile çalışır. Kas gücünü korumak ve raşitizm, osteomalazi ve düşmeleri önlemek için de önemlidir. Yeterli D vitamini alımı ve kanda normal seviyede D vitamini düzeyinin korunması sadece kemik, kalsiyum ve fosfor metabolizması için değil aynı zamanda genel sağlık ve iyilik hali için de çok önemli bir noktadır. Küresel sağlık problemi olarak D vitamini eksikliği ve yetersizliğinin, akut ve kronik hastalıklar için bir risk olması muhtemeldir. Kapalı alanlarda daha fazla zaman geçirdiğimiz karantina koşullarında ve güneşin zayıf olduğu sonbahar ve kış aylarında, yetişkinlerin ve bir yaşın üzerindeki çocukların 10 mikrogram D vitamini içeren günlük bir takviye almaları önerilebilir.
HİJYEN HER ŞEYİN BAŞI
Salgın sürecinde bizleri en çok tedirgin eden konulardan biri dışardan yenilen yemekler. Gıdalar yoluyla koronavirüs bulaşır mı?
Özellikle koronavirüsün ilk çıktığı dönemde bu çok tartışılan bir konuydu. Güncel bilgiler gıda yoluyla koronavirüs bulaştığına dair net bir bilgi veremiyor. Ancak biz biliyoruz ki koronavirüs bir solunum yolu hastalığı. Bu nedenle gıda güvenliği konusunda gerekli önlemlerin alınması, hijyen kurallarına uyulması yeterli olacaktır. Market alışverişinden sonra önce eller çok iyi (en az 20 sn) yıkanmalıdır. Besin hijyeni sağlamak için, özellikle meyve ve sebzeler akan suyun altında bol su ile yıkanmalıdır. Yemek pişirme işlemi öncesinde de ellerin hijyenik bir şekilde (en az 20 sn) yıkanması gerekmektedir. Çiğ et ve sebzeler birbirinden ayrı tezgâhlarda doğranmalı ve yüzeyler temiz tutulmalıdır.
KARANTİNA SÜRECİNDE ŞEKERLİ VE YAĞLI YİYECEKLERDEN KAÇINILMALI
Salgın tedbirleri kapsamında evde geçirilen süre arttı. Sosyal izolasyon sürecinde beslenmemiz nasıl olmalı?
Öncelikle kişilerin muhakkak bir alışveriş listesi olmalı. Evde kalınan süre boyunca raf ömrü uzun, dondurulmuş sebze ve meyveler tercih edilebilir. Ancak raf ömrü uzun dendiğinde akla ilk gelen rafine şeker içeren: bisküvi, kraker, çikolata vb. sağlıksız olarak nitelendirdiğimiz karbonhidratlar. Hareketsiz kalınan karantina döneminde porsiyon kontrolü bu gıdalar için hayli zor. Kişiler gıda tüketimi konusunda evde kalınan süre boyunca stratejik davranmalı. Taze ürünler, özellikle meyveler, sebzeler ve az yağlı süt ürünleri dolabınızda bulunuyorsa, bunları kolay bozulan ürünlerden daha öncelikli hale getirin. Dondurulmuş meyve ve sebzeler daha uzun süre rahatlıkla kullanabilir ve genellikle taze gıdalara benzer bir besin profiline sahiptir. Yiyecek israfını önlemek için, artıklarını başka bir öğün için dondurmak düşünülebilir.
OBEZİTEYE DİKKAT
Sebze ve meyve tüketimi özellikle ön planda tutulmalıdır, ancak bunların dayanıklı ve mevsimine uygun olması önemlidir. Mevsim koşullarında lahana, kabak, brokoli, biber, turp gibi sebzeler ve elma, portakal, greyfurt, muz gibi meyveler örnek olabilir. Dayanıklılığı arttırma amaçlı sebzeler dondurularak saklanabilir, tüketileceği esnada çıkarılıp buzu çözüldükten sonra pişirilebilir.
Evde kalınan süre boyunca hareket kısıtlı olacaktır, bu durumda günlük beslenme şeklimizde diyet yapmadan ancak yeterli ve dengeli beslenme koşulunu sağlayarak koronavirüste risk faktörü olan obeziteye karşı tedbirli davranmak gerekmektedir. Gün boyunca tüketilen besinler kişinin bir öğünde fazla kalori almasını önlem amacıyla kişinin ihtiyacına göre 4-6 öğüne paylaştırılabilir. Salgın döneminde kişi obez değilse olduğu kiloyu koruması önerilmektedir. Kısıtlayıcı diyetler, vitamin mineral yetersizliklerine sebep olabilir. Kilo kaybı desteklenecek ise kişinin hareketinin kısıtlı olması günlük beslenme hakkının normal koşullardan farklı olması ve buna yönelik gereksinme planlanmasını gerektirmektedir.
Su tüketiminin yeterli olması (günde 8-10 bardak) obeziteden korunma ve kronik hastalıkların önlenmesinde etkendir.
Covid-19’ a karşı tüketimi sınırlandırılması gereken yiyecekler nelerdir?
Bu soruya yanıt kesinlikle rafine şeker, tuz, alkol ve aşırı yağlı yiyecekler. Yağlar en fazla enerji veren besinler. Karantina sürecinde yağlı besinlerin tüketilmesi aşırı enerji alımından kaynaklı kilo problemine sebep olabilir veya kardiyovasküler hastalık riskini arttırabilir. Bunun yanı sıra aşırı şeker tüketimi de vücutta yağ olarak depolanıyor, vücudumuz sosyal izolasyon sürecinde bu duruma çok elverişli hale geliyor. Dünya Sağlık Örgütü, ideal olarak yetişkinler için toplam enerji alımının yüzde 5’inden daha azının serbest şekerlerden (yaklaşık 6 çay kaşığı) gelmesi gerektiğini öneriyor. Tatlı bir besin tüketmek istiyorsanız, taze meyve öncelikli olmalı. Dondurulmuş meyveler, şurup yerine meyve suyunda konserve meyveler ve şeker eklenmemiş kuru meyveler de iyi seçenekler olabilir.
TAZE MEYVE SEBZE BESLENMEMİZDE EKSİK OLMAMALI
Kış mevsiminin gelmesiyle birlikte başka salgın hastalıklar da ortaya çıkıyor. Yaşanacak bu tablo karşısında kışın beslenmemiz nasıl olmalı?
Bağışıklık sistemi bizi bakteri ve virüslere karşı koruyan en önemli savunmadır. Bağışıklık sistemi tek başına besinlerle artmazken, her besin grubunu içeren (süt grubu, meyve ve sebze grubu, et/yumurta ve kurubaklagil grubu, ekmek ve tahıl grubu) beslenme tipi bağışıklığı destekler. Ayrıca kış aylarında C vitamini içeren turunçgiller yeterli miktarda tüketilmeli, günde 8-10 bardak su içilmeli, antioksidan içeren kırmızı ve mor sebze grubu tüketilmelidir.
Kaynak:TürkTarım Orman Dergisi