Haberin Yıldızı-
TBMM de grup toplantısında konuşan Meral Akşener konuşmasının önemli bir kısmını çifçiye besicilere ayırdı konuşmasında Akşener ,”Üretimi değil ithalatı destekleyen bu rant politikasıyla, hayvancılık çöktü, para yandaşlara gitti. Kayseri’den Urfa’ya, Trakya’dan Karadeniz’e, bütün bölgelerimizde, kırmızı et üreticileri, iflasın eşiğine geldi.dedi
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı, Türk milletinin şeref gününü kutlayacaklarını ifade eden Akşener, “Bu şerefi pek de benimsememiş gözüken iktidar, bu kutlu günü gönlümüzce kutlamayı yasaklasa da bizler bu şerefi evlerimizde, ailelerimizle, sevdiklerimizle kutlayacağız. Bu şerefi, iş yerlerimizde çalışma arkadaşlarımızla kutlayacağız. Sosyal medyada dostlarımızla kutlayacağız. Fırsat bulduğumuz her yerde, milletçe tek yürek olarak kutlayacağız. Onlar varsın, yandaş medyalarında, sosyal medya videolarında, mitinglerinde, kongrelerinde, Atatürksüz, Cumhuriyetsiz bir Türkiye yalanını yaşamaya devam etsinler. Bizler, Atatürk gerçeğini, Cumhuriyet gerçeğini, tam bağımsız Türkiye gerçeğini şerefle yaşamaya devam edeceğiz.” diye konuştu.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un, İslam karşıtı politika ve açıklamalarına işaret eden Akşener, inanç hürriyeti ve inançlara karşı duyulan saygının önemini vurguladı.
Bugün, bütün dünyada gerçek gündem ile muktedirlerin gerçeklikleri arasında, büyük bir makas olduğunu belirten Akşener, “Hangi ülkede işler kötüye gitse, hemen bir günah keçisi bulunup, her şey ona yükleniyor. İslam düşmanlığı da yabancı düşmanlığı da bunun en yaygın örneklerinden. Saygısız ve düşmanca bir dil ile söylenen yalanlar, vatandaşları oyalamanın en popüler yolu. Biz bunu, ülkemizden de Batı’dan da iyi biliyoruz. Milli çıkarlardan önce, kendi şahsi çıkarları üzerinden siyaset yapanları, ülkemizde de görüyoruz, Batı’da da görüyoruz. Nefretten beslenen siyasetçilerin, dünyaya verdikleri zararı, tüm dünya milletleriyle beraber, biz de yaşıyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Bunun son örneğinin Fransa’da yaşandığını dile getiren Akşener, “Kendi iktidarını kurtarmak için, Peygamberimize hakaret etmeyi, Müslümanlara hakaret etmeyi mübah gören Emmanuel Macron’u ve onun temsil ettiği bu barbar zihniyeti kınıyorum.” dedi.
Kınamakla kalmayıp, Türkiye’yi güçlü, vatandaşları da müreffeh kılmak zorunda olduklarını dile getiren Akşener, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Böyle yapmalıyız ki Macron gibiler böyle densizlikleri yapmadan önce 40 kere düşünsünler. Türkiye’nin karakteri, bize saygısızlık yapana hakaret etmek değil, bize saygısızlık yapanı pişman etmektir. Ama bu lafla olmaz. Ağız dalaşına girmek, güçsüzlerin, acizlerin başvurduğu bir yoldur. Güçlü olan, ağız dalaşına girmez. Güçlü olan, ‘Ey Fransa, ey Amerika, ey İsrail’ deyip, perde arkasında al gülüm ver gülüm yapmaz. Güçlü olan, vatandaşını boykota çağırıp, kendi işini milletine yıkmaz. Güçlü olan, gerekeni yapar. Ama güçlü olmak için, akıllı bir dış politika yürütmek; üreten, sağlam bir ekonomiye sahip olmak; memlekette demokrasiyi, hukuku ve adaleti hakim kılmak gerekir.
Hakarete karşı, daha büyük bir hakaretle cevap verirseniz, Macron’un Fransız kamuoyundaki gücünü artırırsınız. O nedenle Sayın Erdoğan’a sesleniyorum; takındığın bu tavırla, Macron’u pişman etmedin, bilakis Macron’a destek çıktın. Türk dış politikasını, egona meze yapmaktan artık vazgeç. Yabancı ülkelerin ergen tavırlı liderlerine, hak ettikleri cevabı, aynı ergen tavırla değil, devlet adamlığıyla ver. Bulunduğun makama yakışan da ülkenin menfaatine olan da budur.”
Akşener, 2021 bütçesinin, iktidarın 2023 hedeflerini 2053’e ertelediğini öne sürdü.
Bütçenin bugünün sorunlarını gidermediğini, “dertli vatandaşa 30 yıl sonrasının hayallerini pazarladığını” dile getiren Akşener, 2021 yılı bütçesinin ve üzerine oturduğu Yeni Ekonomi Programı’nın “bir vizyonu olmadığı gibi ülke için çizdiği bir yön de bulunmadığını” söyledi.
Akşener, “Bu bütçe, Türkiye’nin fakirleştiğinin itiraf belgesidir. Bu bütçe, Türkiye’nin, aynı 1990’lı yıllarda olduğu gibi yeniden bütçe açığı-borçlanma-faiz sarmalına girdiğini söylüyor. Bu bütçede, kişi başı milli gelir 14 yıl öncesine dönüyor. Bu bütçede, yatırımların oranı 2002’nin bile altına düşüyor. Yani bu bütçe, milletin derdini çözecek bir hizmet bütçesi değil bir çaresizlik bütçesidir.” değerlendirmesini yaptı.
Akşener, geçen hafta, Plan Bütçe Komisyonunda görüşülen torba yasayla, yeni vergiler ve vergi zamlarının, geçinemeyen vatandaşın sırtına yüklenirken, paradan para kazananlar için düşük vergi uygulamasına “devam” denildiğini ifade etti.
AK Parti’nin siyaset anlayışı, zenginliği paylaşma değil, fakirliği yönetme anlayışıdır. AK Parti’nin siyaset anlayışı, milletin çaresizliğini siyasi kazanım olarak görme anlayışıdır. Çaresiz vatandaşa keyif çayı veren utanmazlık, o beş müteahhitten biri biraz ağlayınca ne yaptı hatırlıyor musunuz? 500 milyon liralık vergi borcunu tek kalemde sıfırladı. Yandaş müteahhidini, milletinden daha çok düşünen bir anlayış bizi elbette anlayamaz. Sayın Erdoğan, o çayı biraz da senin şu kodamanların içse olmaz mı? Türkiye’nin zenginliğinden biraz da alın teriyle, namusuyla çalışan, işçi kardeşim, emekli kardeşim, memurlarımız, işsiz gençlerimiz faydalansa olmaz mı? Elbette olur. Çok da güzel olur ama bunlar Sayın Erdoğan’ın siyaset anlayışıyla olmaz.”
Hükümetin tarım politikalarına ilişkin eleştirilerde bulunan Akşener, Türkiye’nin, tarım ve gıdada kendi kendine yetebilen ender ülkelerden olduğunu ancak son 15 yıldır uygulanan politikalarla “bu gerçeğin de artık hayal olduğunu” ifade etti.
Kendi üreticisini görmezden gelip, el alemin çiftçisini, besicisini zengin eden AK Parti hükümetlerinin, sonunda buğday ambarı Anadolu’yu buğday ithal eder hale getirdiğini savunan Akşener, yurt gezilerinde et ve süt üreticileriyle bir araya geldiğini aktardı ve kürsüyü bir süreliğine besicilik ve çiftçilikle uğraşan Emre Ersoy’a verdi.
Ersoy’un konuşmasının ardından konuşmasını sürdüren Akşener, “(Ben dolara bakmıyorum, dolardan bana ne) diyen Damat Bakan’ın ekonomi politikasıyla, yem fiyatları son bir yılda yüzde 50 arttı. Yerli ve milli ekonomi dedikleri yol haritasıyla, tarım ve hayvancılığımız ithalata bağımlı hale geldi.” dedi.
Döviz arttıkça maliyetin arttığını, maliyet arttıkça süt üreticilerinin pes edip hayvanlarını kestiğini belirten Meral Akşener, “Bu döngü, Türkiye’yi daha fazla ithalata bağımlı hale getiriyor. Bu sistemin başında ise ekonomi gurusu Damat Bakan’la, parlak zekasıyla göz dolduran Tarım Bakanı olunca, işler iyice içinden çıkılmaz hale geliyor. İşin daha da kötüsü, yem ithalatına ödediğimiz para, hayvan ithalatına ödediğimiz paradan çok daha fazla. 2019 yılında yem ithalatına 5 milyar dolara yakın para ödedik. Yani Türkiye’nin toplam tarım ürünleri ithalatının üçte birini yem ithalatına ödedik. Sırf GDO’lu soya ithalatına ödediğimiz para 1 milyar dolar.” değerlendirmesini yaptı.
Akşener, AK Parti’nin bir yem politikasının da olmadığını öne sürerek, “Oysa ithalata ödenen bu para, daha en başından yerli besiciye, üreticiye, verimliliğini arttırmak için verilseydi; Türkiye, hem kendi kendine yeten bir ülke olmaya devam ederdi, hem de yakın bölgenin kırmızı et ve canlı hayvan tedarikçisi olurdu.” diye konuştu. Akşener, şöyle devam etti:
“Üretimi değil ithalatı destekleyen bu rant politikasıyla, hayvancılık çöktü, para yandaşlara gitti. Kayseri’den Urfa’ya, Trakya’dan Karadeniz’e, bütün bölgelerimizde, kırmızı et üreticileri, iflasın eşiğine geldi.
Süt üreticilerinin durumu daha da içler acısı. Bugün üretici olarak, 1 kilo sütle 1,3 kilo yem alamazsanız ayakta kalamazsınız. Biz iktidarda olsaydık, ilk iş çiğ süt fiyatına desteği en az 50 kuruş artırırdık. Ancak maalesef sütün fiyatı için üreticinin fikri alınmıyor. Ulusal Süt Konseyi öyle bir Süt Konseyi ki 12 üyenin 9’unun ineği yok. Sorsan ineği tarif edemez ama bu muhteremler sütün fiyatını belirliyor. İşte size iktidarın çiftçimizi, besicimizi, süt üreticimizi düşürdüğü durum. Tarlalar sahipsiz, hayvanlar azalıyor, yem ateş pahası. Çocuklar evde taş mı yesin Sayın Erdoğan? Bu ülkemiz için gerçekten hayati bir konu. Çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği için acil müdahale edilmesi gereken bir konu. Aklı olan herkes bilir ki ithalatı, ithalat yaparak bitiremezsiniz.
O nedenle, İYİ Parti iktidarında, acil eylem planımızın en önemli maddelerinden biri gıda üreticilerimiz olacak. Bürokratlarla, siyasetçilerle iç içe geçmiş, sektörü manipüle eden ithalat lobisinin kökünü kurutacağız. Küçük üreticilerin zor durumundan faydalanan fırsatçıları, tefecileri, piyasadan yok edeceğiz. Kuruluş amacı çiftçimize destek vermek olan Ziraat Bankasını, yandaş müteahhitlerin, konut stoklarını eritmek için kullanılan, bir arpalık olmaktan çıkarıp, üreticimizin hizmetine sunacağız. İYİ Parti iktidarında o ballı krediler, sağlıklı etler için, mis gibi sütler için kullanılacak. Üreticimiz, kredi alırken sadece toprağını değil, hayvanını da teminat olarak gösterebilecek. Üreticinin sorunlarını gidermekten uzaklaşan, tarımsal örgütleri, yeniden yapılandırıp, vergi ve prim destekleri sağlayacağız. Çiftçimize destekleri, mahsulden sonra değil, üretim döneminin başında yapacağız. Destekleme tutarlarını da önceden açıklayarak, çiftçimizin planlama yapmasını kolaylaştıracağız.”
Akşener, millet ve ülke için çıkış yolunun “İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” olduğunu savundu.
İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de saray bürokrasisi ve gerçeğin önündeki sis perdesinin kalkacağını ifade eden Akşener, “Gerçeği görmek, teşhisin, teşhis de tedavinin ilk adımıdır. Hukuk, adalet gerçeğini görürsünüz. Yetki de sorumluluk da paylaşılır, ülke, ortak akılla ve liyakatli kadrolarla yönetilir. Adaletin, hukukun, liyakatin olduğu yerin, yıldızı yükselir. Yıldızı yükselen yere sermaye gelir, yatırım gelir. Yatırımın geldiği yerde, zenginlik olur, refah olur.” diye konuştu.
Bunları söyleyince kendilerine kızıldığına dikkati çeken İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, “Biz hakikati söyledikçe köpürüyorlar. Köpürdükçe, medyadaki borazanlarıyla, sosyal medyadaki trolleriyle saldırıyorlar. Buradan bir kez daha açıkça ilan ediyorum: Bize, içeriden-dışarıdan, sağdan-soldan, tepeden-aşağıdan, nerden saldırırsanız saldırın. Saldırmazsanız gönlüm kalır. Elinizden geleni ardınıza koymayın.” dedi.