Haberin Yıldızı-
Tarihin en büyük küresel krizlerinden birinin ortasındayız. Türkiye’nin ekonomik krizi en az hasarla atlatacak ve toparlanmaya en erken başlayacak ülkelerden olacağı öngörülüyor.
Temkinli, kontrollü ve kademeli yeni normalleşme başladı; aranan sağlık ile ekonomi dengesi. Sektörel pencereden bakışla yatırım ve üretim iştahı desteklendiğinde Türkiye dikkat çekici bir cazibe merkezi olabilecek.
Dünya (insanlık) 2020 yılının Ocak-Mayıs döneminde büyük bir sağlık felaketi (Pandemi) yaşadı. Pandemi’ye karşı zaruri küresel önlemler, küresel üretimi ve ticareti yavaşlattı; küresel ekonomik bir felaketin kapısını araladı. Bu küresel kriz tablosu tek tek bütün ülkelerin içinde de gerçekleşti; bütün sektörler krizden, ağır veya hafif, olumsuz etkilendiler.
Dünya ekonomisinin kriz hasarı
IMF, gelişmiş ekonomilerin 2020 yılında yüzde 6.1 daralacağını açıkladı.
Ülkelere göre hasar tablosu şöyle hesaplanıyor:
• ABD için 2020 yılı GSYH büyüme tahminini yüzde -5.9 görünüyor. ABD, ekonomisinin 18 trilyon 561 milyar dolar olan GSMH’sının yüzde 30’unu senenin ikinci çeyreğinde kaybedecek.
• Avrupa Birliği’nin (AB’nin) Avro Bölgesi’nde 23 trilyon dolar olan GSMH’sı yüzde 7.5 daralacak.
Ülkeler bazında gelişmiş diğer büyük ekonomilerin daralması ise şöyle hesaplanıyor:
• Almanya’nın 4.7 trilyon dolar GSMH’sı yüzde 7.0
• Fransa’nın 3 trilyon dolar GSMH’sı yüzde 7.2
• İtalya’nın 2.2 trilyon dolar GSMH’sı yüzde 9.1
• İngiltere’nin 3 trilyon dolar GSMH’sı yüzde 6.5
• İspanya’nın 1.8 trilyon dolar GSMH’sı yüzde 8.0
• Hollanda’nın 1 trilyon dolar GSMH’sı yüzde 7.4
• Japonya’nın 5 trilyon dolar GSMH’sı yüzde 5.0.
Gelişmekte olan ekonomiler için hasar tespitleri: Salgın nedeniyle küresel ticaretin durma noktasına gelmesi gelişmekte olan ekonomileri olumsuz etkiledi. Ancak nüfus yapıları ve kapasiteleri yönünden gelişmekte olan ülkelerin toparlanma sürecini daha hızlı atlatması bekleniyor. Bu ülkeler için orta vadeli görünüm gelişmiş ekonomilerden daha olumlu. Gelişmekte olan piyasalar ve kalkınmakta olan ekonomilerin 2020 yılında sadece yüzde 1.0 daralacakları öngörülüyor.
En büyük risk: Uzun süreli küresel kriz
Dünya Ekonomik Forumu (WEF) tarafından dünya çapında 350 risk uzmanıyla birlikte hazırlanan COVID-19 Risk Görünümü Raporu’nda “en çok korkulan” ve “gerçekleşmesi en muhtemel görülen” risk olarak; “uzun süreli küresel bir resesyon” öne çıkıyor. En muhtemel görülen 10 riskin 7’si ekonomik.
Pandeminin ekonomik, toplumsal, teknolojik ve çevresel riskler oluşturduğu belirtilen rapora göre; en muhtemel ikinci risk ise; büyük şirketlerin ve KOBİ’lerin iflaslarının artması ve konsolidasyon yaşanması. En çok endişe edilen ikinci risk ve gerçekleşmesi en muhtemel dördüncü risk ise; yüksek yapısal işsizlik, özellikle genç işsizliği. Rapora göre bu toplumsal anksiyeteyi de artırabilir, insanların ruh sağlığını bozabilir ve toplumsal bozulmalara yol açabilir.
Bazı sektörlerin iyileşememesi, insanların ve ürünlerin özgürce dolaşmasını engelleyecek kısıtlamalar, en büyük ekonomilerin mali pozisyonlarının zayıflaması, küresel tedarik zincirlerindeki bozulmaların uzaması, çalışma şekillerinin değişmesiyle birlikte siber saldırılar ve veri yolsuzlukları öne çıkan risklerden. İkinci dalga endişesi hem muhtemel hem de en çok endişe yaratan risk listesinde yer alıyor.
WEF Yeni Ekonomi ve Toplum Yönetici Direktörü Saadia Zahidi, yarım milyar insanın yoksullaşacağını belirterek acilen sosyal politikaların devreye alınması gerektiğini söyledi: “Ülkelerin ikinci dalga mali destek paketleri iyileşmeyi ve yeni normali şekillendiriyor. Bu raporda yer alan riskler bu yüzden önemli.”
Gelişmekte olan bir ekonomi çökebilir: Gelişmekte olan ülkelerin daha derin bir krize girebileceği vurgulanan raporda; değerlendirme şöyle: “Borçların artması muhtemelen yıllar boyunca hükümet bütçelerine ve şirket bilançolarına yük olacak. Küresel ekonomik ilişkiler yeniden şekillenebilir ve gelişmekte olan ekonomiler daha derin bir krize girme riskiyle karşı karşıya. Şirketler tüketim, üretim ve rekabette giderek daha olumsuzlaşan seyirlerle karşılaşabilir.” Anket katılımcılarının üçte biri orta vadede gelişmekte olan ekonomilerden birinin çökebileceğini, bunun çok ciddi insani sonuçları olabileceğini ve en kırılgan kesimlerin en çok etkileneceğini öngörüyor.
Eşitsizlik ve iklim uyarıları: Salgın uyarılarının geçmiş WEF raporlarında ve birçok raporda yer aldığını fakat bu riskin hiçbir zaman öncelikler listesinde yukarılarda olmadığını aktaran Zahidi, “Varlığını bildiğimiz ama önceliğimiz arasında olmayan risklere daha fazla yatırım yapmamız gerektiğini görüyoruz. Eşitsizlik ve iklim krizi de sıklıkla kamuoyunda yer alan ve nasıl çözebileceğimize ilişkin fikrimiz olan sorunlar. Bu nedenle daha sürdürülebilir ve dirençli ekonomiler için bu alanlarda da çalışılması gerekiyor” dedi. WEF’in raporunda iklim krizine ilişkin önemli yatırımların yavaşlaması da katılımcılar tarafından gerçekleşmesi muhtemel riskler arasında gösteriliyor.
Kaynak :KobiEfor