Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Antalya programı kapsamında halk otobüsçüleriyle bir araya geldi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Antalya Otobüsçüler Buluşması’nın açılışında yaptığı konuşmada şunları söyledi:
Sayın Yasin Aslan hem Antalya bağlamında hem de Türkiye bağlamında sorunları dile getirdi. Yıllardır çözüme kavuşturulmamış sorunlardan söz etti.
27,5 yıl devlette çalıştım. Pek çok başbakanla, bakanla görev yaptım. Şu çok temel bir konudur, bir sorunu çözmek istiyorsanız sorunu yaşayanı dinlemek zorundasınız. Masa başında oturup sorunu çözemezsiniz. Önce sorunu yaşayanı dinleyeceksiniz; nedir derdi, açmaz nedir, sorun nedir onu dinleyeceksiniz, sonra bir çözüm üreteceksiniz. Bu da yeter mi? Yine yetmez. Ürettiğiniz çözümü tekrar sorunu yaşayanla bir araya gelip konuşacaksınız. İşin özü budur. Yani devleti yönetenler sırça köşkte oturup ben sorunu çözeceğim dediği anda bilin ki o sorun çözülmez. Bir sorun var mı? Evet var. Binlerce kişiyi ilgilendiriyor mu? Evet binlerce kişiyi ilgilendiriyor. Çözülmemiş mi? Evet yıllardır çözülmemiş. Çözüm yolu belli mi? Evet belli çözüm yolu. Sayın Başkanlar söylediler nasıl çözülmesini gerektiğini. O zaman neden çözülmüyor, hangi gerekçeyle çözülmüyor? Devlet yönetiminde var olan bir sorunun çözümü için top birisinden diğerine atılmaz. Ben topu atayım Belediye Başkanına, Belediye Başkanı topu atsın hükümete, hükümet topu atsın başka yere sorun çözülmez. Sorunun çözümü için kararlı olacaksınız, tutarlı olacaksınız, finansmanını göstereceksiniz, devletin imkanlarını ortaya koyacaksınız ve tarafları ikna edeceksiniz. O zaman bu sorun çözülür. Türkiye’nin çözülmeyecek hiçbir sorunu yok, bütün sorunları çözülebilir. Neyle çözülür? Akılla çözülür, mantıkla çözülür, istişareyle çözülür, bilgiyle çözülür, birikimle çözülür ve en önemlisi deneyimle çözülür. Yoksa niye çözülmesin? Elin oğlu sorunları çözüyor da biz niye çözmeyeceğiz? Elin oğlunun aklı var da bizim mi aklımız yok? Demek ki her sorun çözülebilir, çözülmeyecek hiçbir sorun yoktur değerli arkadaşlarım.
Ücretsiz taşıma… İyi güzel taşıyalım diyorsunuz, zaten taşımazsanız bir de ceza yazarlar size. Kardeşim ben bunu ücretsiz taşıyayım iyi de bunun parasını kim verecek? Birisinin bunun parasını vermesi lazım. Efendim biz otobüs başına 1000 lira vereceğiz… Durun o rakamları da tam size söyleyeyim, arkadaşlar ifade ettiler, o rakamlar da enteresan. Ankara, İstanbul için otobüs başına 1330 lira, diğer büyükşehir belediyeleri için 1000’er lira, büyükşehir olmayan iller için de 800 lira ödenecek. Sanki diğer illerde mazot çok ucuz da 800 lira, İstanbul’da mazot çok pahalı da oraya da vereceğiz 1330 lira. Yani akıl alacak şey değil bu. 15 ile 25 arasında. Evet 15 ile 25 arasında ücretsiz taşıma var. Şimdi, sosyal devlet dediğiniz gelir dağılımının dengeli olmasını sağlayan devlettir. Yani bir anlamda düşük gelirlinin yanında olan devlet demektir. Güzel sen diyeceksin ki, emekli az maaş alıyor, engellinin şöyle sorunu var, emeklilerin şöyle bir sorunu var, biz bunları ücretsiz taşıyalım. Bunu anlayışla karşılarım, buna da karşı da değiliz. Ama devlet bunu ücretsiz taşıyacaksın diyorsa parasını ben vereceğim anlamına gelir o. Şimdi örnek vereyim size. Evlerde yaşlılara bakım yapılıyor değil mi? Yapılıyor. Engellilere bakım yapılıyor. Parasını kim veriyor? Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı veriyor. Demek ki veriliyor. Yani bakacaksın diyor tamam bakayım ama onun parasını genel bütçeden ödüyorsunuz. Size gelince parayı biz ödemeyelim ya da düşük ödeyelim, otobüs başına şu kadarını ödeyelim, isterseniz yüzlerce, binlerce yolcu taşıyın, bedava taşıyın. Bu anlayışı kaldıracağız. Sosyal devletle de bağdaşan bir anlayış değil bu. Bunun kalkması lazım. Böyle bir adaletsizlik olmaz. Ücretsiz taşınacaksa ücretini birisi verecek. Oturacaksınız, sizin Türkiye genelinde yetkili odanız ya da birliğiniz var, yetkiliyle birlikle oturulacak, ha nedir ki şunun ücreti şu kadar ama yüzde 10 altı olsun, yüzde 5 altı olsun, yüzde 7 altı olsun, ama yolcu başına biz bunu ödeyeceğiz. Oturur pazarlığınızı yaparsınız, ondan sonra altına imzayı atarsınız, Türkiye’nin neresinden, hangi ilinden olursa olsun o kadar bedel ödenir, mesele de biter. Bunun yapılması lazım.
22 bin özel halk otobüsü var, arkadaşların verdiği rakam. 28 bin 650 halk otobüsü esnafı var. Aslında sizinle biraz da isim kardeşliğimiz de var yani. Siz halk otobüsüsünüz, biz Cumhuriyet Halk Partisiyiz, dolayısıyla bir isim kardeşliğimiz de var. Halk otobüsünü çalıştırmak kadar güzel bir şey yoktur. Halk için çalışıyorsunuz, vatandaş için, engelli için, yaşlısı için, genci için, öğrencisi için. Hayatın her kesimi bir şekliyle sizden yararlanıyor. Bir şekliyle siz bunlara hizmet ediyorsunuz ve çok değerli bir hizmet bu değerli arkadaşlarım.
Şimdi sizin bugüne kadar sahibiniz pek çıkmadı onu da söyleyeyim. Niye sahibiniz olmadı? Nedeni de şu, nasıl olsa ne yaparsak yapalım bunlar gelecekler bize oy verecekler, mesele yok, biraz da katlansınlar. Eğer siz sorunlarınızı ortaya koyup beraber ama bu sorunları kim çözerse çözmeyi taahhüt ediyorsa, Mecliste bu konuda bir araştırma önergesi gelir ve bu araştırma önergesine kim ret veriyorsa kusura bakmasın diyecek. Kabul ediyorsa eyvallah, sorunlar konur ortaya, başkanlar çağırılır, davet edilir, beyler buyurun bakalım milletvekilleri var burada her partiden, anlatın derdinizi. Nasıl çözülecek? Araştırma komisyonu da oturur bir çözüm üretir, rapora bağlar, genel kurulda konuşulur ve ondan sonra da bunun hukuki altyapısı oluşturulmuş olur.
Şimdi talepler. “Esnaf Bakanlığı kurulsun” dedi Yasin Bey. Bu sözü pandeminin başında söyledim; kesinlikle esnaf sahipsizdir, esnafın derdi varsa nereye başvuracak Allah aşkına! Nereye başvuracak belli değil. Bir Esnaf Bakanlığının olması lazım. Esnaf, rahmetli Özal’ın deyişiyle “orta direk”tir, devletin orta direğidir, toplumun orta direğidir. Bunun olması lazım. Derdim var derdimi nereye anlatacağım, kime anlatacağım derdimi? Esnaf Bakanlığı olursa derdinizi anlatacak bir yeriniz var. Esnafın Ahi Evran kuralları var. Sıradan bir alan değildir esnaflık, kolay bir alan değildir esnaflık. Esnafın bir dayanışma kültürü var. Yandaki komşu siftah etmemişse onun siftah etmesini ister, onun da kazanmasını ister. Dolayısıyla esnaf kültürünün, esnaf dayanışmasını yaşaması lazım. Bu devletin birliği ve dirliği açısından son derece değerlidir. Bunu yaptığımız zaman emin olun çok güçlü olacak, esnaf arkadaşlarımız da güçlü olacak, devlette güçlü olacak.
Efendim biniş başına ücret istiyoruz. Evet biniş başına olması lazım. Ne demek otobüs başına ben bin lira veririm. Kaç kişi binmişse tamam. Bugünkü ortamda tespit etmek mümkün mü? Mümkün. Dijital mi? Dijital. Bir kişinin hatta kaç sefer otobüse bindiğini de tespit ediyorsunuz. O zaman niye otobüs başına? Sanki dünya bir yere gitmiş, biz dijital dünyanın tamamen dışındayız, halk otobüsleri de bu dünyanın dışında, ortaçağda sanki görev yapıyorlar. Yok öyle bir şey. Bütün dijital altyapı var, kimin ne kadar bindiği belli, ne kadar ücretsiz kişinin taşındığı belli ona göre belli bir para verilir. Dolayısıyla bu mesele de biter. İşin özü şu; başlangıçta olabilirdi, efendim halk otobüslerinde dijital altyapı yok, kaç kişinin bindiğini bilmiyoruz o zaman ne yapalım otobüs başına bir para ödeyelim, onlar da razı biz de razı olalım. Ama şimdi değişti dünya. Artık dünyanın öbür ucundaki bir haberi birkaç saniye sonra biz de duyuyoruz. Bizdeki bir haberi bütün dünya duyuyor. Böyle bir çağda bizim hala kalkıp da otobüs başına para ödeyeceğiz dememiz işten kaçmaktır, görevden kaçmaktır, başka bir şey değil, görevden kaçmaktır, öyle düşünmek lazım.
“Müktesep haklar korunsun… “ Kesinlikle. Bakınız, daha önce Mersin’de bir toplantı yaptık. Tır şoförleri, kamyon şoförleriyle. Şimdi parası olan hemen gider bir tır alabilir, parası olan hemen gider bir kamyon alabilir, istediğini yapabilir. Yani gezebilir, yük, eşya taşımacılığı yapabilir. Oysa planlı bir devlette kaç tıra ihtiyacımız var, kaç kamyona ihtiyacımız var, kaç halk otobüsüne ihtiyacımız var bunun belirlenmesi lazım, bunun planlanması lazım. Bir plaka enflasyonunun olmaması lazım. Takside bakıyorsun plaka değerli mi? Değerli. Olsun mu? Evet olsun. Hak ediyor mu? Evet, hak ediyor. İşçi emekli olduğunda ne alır? Kıdem tazminatı alır. Memur emekli olduğunda ne alır? Emekli ikramiyesi alır. Siz emekli olduğunuzda ne alıyorsunuz? Plaka sizin kıdem tazminatınızdır. Çalıştırdığınız otobüsün plakası sizin kıdem tazminatınızdır. Dolayısıyla oraya sınırlama getirmek lazım. Bunu ben gittiğim her yerde ifade ediyorum ve siz de dillendirin. Sizin bir gelecek güvenceniz yok. Hadi gitti. Çocuklarınızın da gelecek güvencesi yok. Bunun olması lazım değerli arkadaşlarım.
Yine aldığım notlar, “Hak edişler zamanında ödenmiyor…” Ödenmesi lazım. Ama siz de kabul edersiniz ki, Belediye Başkanlarının da büyük sıkıntıları var. Belediye Başkanı arkadaşlarıma söyledim; pandemi döneminde bir çocuk yatağa aç girmeyecek, tek bir çocuk, en fakire, en fukaraya gideceksiniz, her türlü yardımı yapacaksınız. En fakir mahallelere derhal kreş açacaksınız, o anneler güven içinde getirecek çocuğunu kreşe bırakacak, çocuğun karnı doyacak, arkadaşlarıyla oynayacak, sosyalleşecek, müziğini öğrenecek, akşam annesi güven içinde gelecek, çocuğunu alıp eve götürecek. O kadıncağız gerekirse düğüne, gerekirse taziyeye, gerekirse pazara gidip alışveriş yapacak. Dolayısıyla biz halktan yana, siz nasıl halk otobüsü diyorsanız biz de halktan yana, halkın bütün sorunlarını çözmeye çalışıyoruz.
Bakın size bir örnek vereyim. Otopark kimin sorumluluğunda? Belediyelerin sorumluluğunda. Güzel. Vatandaş şikayet eder niye otopark yapmadın diye. İyi de taşıt alım vergisini kim alıyor, motorlu taşıtlar vergisini kim alıyor? Merkezi hükümet alıyor. Sözüm sözdür, bu iki vergiyi belediyelere devredeceğiz. Belediyelere devrettiğimiz zaman ne olacak? İşte az önce söylediğimiz o kaynaklar bulunacak. Yazacaksınız; bu iki vergi belediyelere devredilecektir, halk otobüslerinin veya biletle işte neyse ücretsiz taşınan yolcularla ilgili finansman bu iki kaynaktan sağlanacaktır. Düşündüğünüzden daha fazla kaynak gelir. Ve bütün belediyelere verildiği için de herhangi bir sorun da çıkmaz. Adaletli mi? Evet adaletli. Kaynak var mı? Evet kaynak var. Yasada gösterilmiş mi? Evet yasada gösterilmiş. Belediye Başkanı ben ödemem diyebilir mi? Hayır diyemez. Böylece sizin geleceğiniz, en azından mali geleceğiniz güvence altına alınmış olacaktır.
“En çok yük bindirilmiş esnaf grubuyuz” diyor Sayın Soydaş. Evet, en çok yük bindirilmiş sizsiniz. Çünkü sesiniz fazla çıkmadığı için ve sizler de derdinizi anlatacak bir makam, bir mevki, bir yer doğru dürüst bulamadığınız için habire yükü bindiriyorlar. Sonra niye yolcuyu taşımadın diye habire cezalar arkasından. Bu değişecek; bu düzeni sizlerin takdiriyle, Allah’ın izniyle değiştireceği,z hiç endişe etmeyin.
Efendim, “Kanun komisyona geldiğinde destek verin” diye söyledi Sayın Soydaş. Şöyle, burada notlarımı aldım, dün akşam başkanlarla konuştum. Biz bir kanun teklifi hazırlayacağız. Bu söylediklerimin tamamı o kanun teklifinin içinde yer alacak. Artı kanun teklifini hazırladıktan sonra başkanlarımıza göndereceğiz. Başkanlarımıza diyeceğiz ki, biz bu kanun teklifini hazırladık, içinde eksik olabilir, hata da olabilir, nihayetinde biz bu işi yapmıyoruz. Bu işi yapan arkadaşlar olarak sizler gelin, bakın, bu kanun teklifine bakın, biz bu kanun teklifini TBMM’ye vereceğiz. Eğer bu bağlamda benzer çaba içinde bir kanun teklifi gelirse en ufak bir endişeniz olmasın zaten destekleyeceğiz, niye desteklemeyelim, o konuda da emin olmanızı isteriz.
Efendim KOSGEB kredisi. Siz esnaf değil misiniz? Esnaf. Küçük ve orta ölçekli işletmelere kim kredi verecek? KOSGEB verecek veya Esnaf Kredi Kooperatifleri var, bunlar verecekler. Aracın yenilenmesi değerlidir, bir süre sonra sizin araç eskiyor zaten. Doğal olarak eskiyecek. Batıda ne yapıyorlar? Yani gelişmiş ülkelerde, yani demokrasisi gelişmiş ülkelerde ne yapıyorlar? İster kamyon, ister tır, ister otobüs ne olursa belli bir dönem eskiyor, çekiyorlar onu piyasadan kişiye hurda desteği veriyorlar. Şu kadar para hurda desteği veriyorlar. Öyle komisyon falan filan değil, kredi falan değil, doğrudan doğruya hurda desteği veriyor. Üzerine bir miktar kredi alıyorsunuz ve gidip aracınızı yeniliyorsunuz. Ha şu da sözüm olsun, başkanlar buradadır; alacağınız ve yenileyeceğiniz her aracın ilk alımında kesinlikle KDV de olmayacak, KDV’siz aracınızı alacaksınız.
Kilometre esaslı uygulansın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının yaptığı uygulamayı. Şöyle yapacağız; Belediye Başkanımız da gayet iyi biliyor, bizim 11 Büyükşehir Belediye Başkanlarımız belli aralıklarla toplanırlar ve ortak politika oluştururlar. Önümüzdeki ay mı Kıbrıs’a gidiyordunuz, bu ay mı? Bu ay Kıbrıs’a gidecekler 11 Büyükşehir Belediye Başkanımız, ben Kıbrıs’a gittiğimde pek çok sorun aktardılar, dedim ki bizim ilk toplantımız Kıbrıs’ta olsun. Kıbrıs’ta 11 Büyükşehir Belediye Başkanımız bu konuyu tartışacaklar yani Kıbrıs’la ilgili. Ondan sonraki ilk Belediye Başkanları toplantısında bu konuyu getireceğiz, 11 Büyükşehir Belediye Başkanımız masaya yatıracak, Ekrem Başkan da anlatacak, her Belediye Başkanı kendi sorunlarını aktaracak bir uygulama birliği sağlayacağız. Kesinlikle bir uygulama birliği olacak siz de rahat edeceksiniz biz de rahat edeceğiz.
Efendim 20 kişinin 19’u ücretsiz binerse biz bu otobüsleri nasıl çalıştıracağız diye söyledi Sayın Başkan. Haklı tabi çalıştıramaz yani. Ulaşıma zam geliyor veya zam yapmak istemiyorlar Belediye Başkanları haklı olarak. Zam yaparsak vatandaş zaten perişan dolayısıyla nasıl olacak bu iş yani bir taraftan biz zarar ediyoruz, bedava bir sürü insan taşıyoruz, büyük fedakarlıklara katlanıyoruz. Bir de her şeye zam geliyor. Yedek parçaya zam geliyor, bakıma zam geliyor, tekerleğe zam geliyor, mazota zam geliyor; yolcu taşımaya zam yok, siz bunu bedava taşıyın. İyi de ben nasıl geçineceğim, benim de çoluk çocuğum var, benim de bir dünyam var, ben de bu kadar emek verdim, alın teri döktüm, benim de kar elde etmem lazım, yoksa ben bu işi nasıl yapacağım? Bunu da kurala bağlamak lazım, yeniden değerleme oranı üzerinde bir öneri geldi. Sayın Başkan, bizim hazırlayacağımız kanun teklifinde bu da olacak. Sizden sadece bizim vereceğimiz kanun teklifini destekleyin, kamuoyuna kendi arkadaşlarınıza açıklayın, hükümete de çağrı yapın. Biz hükümette aynı doğrultuda bir düzenleme getirirse ona da destek veririz. Malum söylediklerimizi bazen yapıyorlar, bunu da zorlayacağım yapsınlar diye, emin olun zorlayacağım.
Efendim kamu özel işbirliği gibi bu. Kamu özel işbirliğinde havaalanlarına, şehir hastanelerine, tünellere, yollara dolar bazında garanti veriyorlar. Siz dolar bazında değil diyorsunuz bize garantiyi bari Türk lirası bazında verin. Gerçek yerli ve milli kim? Sizsiniz arkadaşlar. Siz dolar istemiyorsunuz, avro istemiyorsunuz, garanti veriyorlarsa ki garanti verilmesi lazım, bu sektörün yaşaması lazım, büyük kentlerde bu insanların taşınması lazım. Belediyeler bu işi çok pahalı yapıyor o da bir gerçektir. En verimli, en ekonomik şekilde bunu hayata geçirende sizlersiniz. O zaman en verimli şekilde sizler yapıyorsanız kamunun size destek vermesi lazım, sizin yaşamınız lazım. Aksi halde sorunlar çıkıyor. Bugün hadi büyük fedakarlıklar, yarın dükkanı kapatacaksınız. Ne olacak bu insanlar? Bunun düşünülmesi lazım. Bu konuda da elimizden gelen her türlü düzenlemeyi, çabayı göstereceğiz.
Bir şey daha ifade edeyim ve ondan sonra sözlerimi bitireyim. Türkiye’de uygulama birliği yok diye yine arkadaşlarım ifade ettiler. Her belediyede ayrı uygulama. Görev aynı görev, ister İzmir, ister Kayseri, ister Trabzon aynı görevi yapıyorsunuz, aynı işi yapıyorsunuz. Ücretsiz yolcu taşı dediği zaman Türkiye genelinde herkes bu kurala uyuyor ama işin standartlarına bakılınca her ilde ayrı bir kural var. Bunun da değişmesi lazım. O nedenle sizin bir kanuna ihtiyacınız var. Böylece kanuna ihtiyaç olursa mesela yeniden değerleme oranında zam yapılacak diye kanuna ilave bir madde konursa Belediye Başkanı karşı çıkamaz. Belediye Başkanı vatandaşa döner der ki, ya bende şöyle bir bakıyorum zam var ama bu benim elimde değil, hükümetin öngördüğü, kanunun öngördüğü bir zam kanunun gereği neyse biz onun gereğini yapacağız. Kaldı ki, idareye şu yetkide verilmiştir yeniden değerleme oranını aşağıya düşürebiliyor bir kararnameyle. Dolayısıyla makul bir rakam belirlenir, hatta çağırılır bu işin kuralıda odur. Sizin yetkilileriniz davet edilir denir ki, bütçemiz budur, durumumuz budur, yeniden değerleme oranı da budur acaba bunun 5 puan altında uygularsak siz buna ne dersiniz? Oturulur konuşulur. Makul şekilde gerekirse sözleşmeler imzalanır ve mesele de biter. Çünkü sonuçta sizde bu ülkenin, bu devletin şerefli vatandaşlarısınız. Hiç kimse devletin zor duruma düşmesini istemez. Dolayısıyla makul olduğu sürece sizlerin de her türlü desteği gelecektir.
Kanun, yönetmelik, buna benzer pek çok şey düzenlenecek ondan emin olmanızı isterim. Az önce söyledim nasıl olacağı konusunda da düşüncelerimi ifade ettim. Bir kanun teklifi hazırlayacağız Sayın Başkanlar sizlere göndereceğiz. Fazla değil en geç bir ay içinde bu sizin elinizde olacak. Bu konuda yetkin arkadaşlarımız var. Cumhuriyet Halk Partisi bünyesinde milletvekili arkadaşlarımız var, eski Gelir İdaresi Başkanımız var, eski Devlet Planlama Teşkilatı Başkanımız var, eski Hazine Müsteşarı olan başkanlarımız var, Maliye Bakanlığında uzun yıl çalışan bürokratlık yapmış arkadaşlarımız var ve onlar şuanda hepsi milletvekili. Dolayısıyla o arkadaşlarımıza diyeceğiz hazırlayın bunu ve dolayısıyla hazırlanacak kanun teklifi size göndereceğiz siz bakın uygun gördüğünüz andan itibaren kanun teklifini vereceğiz. Aynı kanun teklifini biz hükümete de göndeririz. Bu işle ilgili hükümete de göndeririz. Deriz ki, biz böyle bir şey hazırladık. Diyebilirler ki, efendim bu muhalefetin hazırladığı kanun teklifi biz buna oy vermeyeceğiz. Onu da anlayışla karşılarız. Oy vermiyorsan bizim teklife sen getir kardeşim hep beraber çıkaralım ne olacak yani. Eğer sorunu çözebiliyorsa siyaset kurumu o zaman toplumda saygınlık kazanır. Burası kavga alanı değil, siyaset kavga alanı değil, siyaset sorunları çözme alanıdır. Biz böyle bakarız. Siyasette sorun varsa çözüyorsan başımın üstüne her türlü destek var. Ama çözmüyorsan, sorun kangren haline geliyorsa, adaletsizlikler oluyorsa kimse kusura bakmasın o zaman da eleştirme hakkımız var.
Sayın Başkanlar, söylediklerimi hafızanızın bir tarafına yazın lütfen. Az kaldı her şey değişecek. Bu Türkiye’ye huzuru getireceğiz, barışı getireceğiz, kardeşliği getireceğiz. Bakın biz etnik kimlik üzerinden asla siyaset yapmıyoruz, yaşam tarzı üzerinden asla siyaset yapmıyoruz, inanç üzerinden asla siyaset yapmıyoruz. Biz sosyal kimlikler üzerinden siyaset yapıyoruz. Muhtarlar bir sosyal kimliktir, halk otobüsü şoförleri bir sosyal kimliktir, işsizler bir sosyal kimliktir, devlet memurları bir sosyal kimliktir, sanayiciler bir sosyal kimliktir. Dolayısıyla her sosyal kimliğin içinde her inançtan, her görüşten kardeşlerimiz var. Amaç birbirimizin kimliğini mi sorgulamak, birbirimizin inancını mı sorgulamak? Bu hale getirdiler. Bu halden çıkaracağız ve var olan sosyal kimliklerin var olan sorunlarını da onlarla oturacağız beraber çözeceğiz. Az kaldı sabredin Türkiye’nin çözülmeyecek sorunu yok bütün sorunları birlikte çözeceğiz.