Haberin Yıldızı-
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, “Kılı kırk yaran tarihi ve tecrübi aklın yol göstericiliğinde diyebiliriz ki, kadınların yok sayıldığı, görmezden gelindiği, geri plana itildiği, şiddete maruz bırakıldığı toplumların medeniliğinden, gelişmişliğinden, hatta insani değerlerinden bahsetmek mümkün ve muhtemel bir hal özeti değildir.” dedi.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, Ukrayna’nın başkenti Kiev’de düzenlenen Ritmik Jimnastik Avrupa Şampiyonası’nda Ritmik Jimnastik Grup Milli Takımı’nın Avrupa Şampiyonu olduğunu hatırlatarak, Duygu Doğan, Azra Akıncı, Peri Berker, Nil Karabina ve Eda Asar’dan oluşan ekibi ve federasyon yönetimini kutladı.
“Fırsat ve şans verildiği takdirde her insanımızın ilgi alanında başarıdan başarıya koşacağını düşünüyorum. Çünkü insanımızın faziletine, ferasetine, kalp temizliğine, ahlak ve adamlık seviyesine sonuna kadar güveniyorum.” diyen Bahçeli, özellikle Türk kadınının üstlendiği her sorumluluğun hakkını vererek öne çıkmasının, hayatın her kesitinde serpilip sivrilmesi takdir ve tebrik edilmesi gereken bir insanlık gerçeği olduğunu kaydetti. Bahçeli, şöyle konuştu:
“Kadın hakkı bir insan hakkıdır, bir iman hakikatidir. Kadınları hedef alan kaba, kırıcı, her neviden kötü muamele hem insan hakları ihlali hem de insanlık onurunun inkarıdır. İnsani münasebetlerimizde, merhum Cemil Meriç’in de ifade ettiği gibi, muhtaç olduğumuz şey ölçüdür, dengedir, soğukkanlılıktır.
Kılı kırk yaran tarihi ve tecrübi aklın yol göstericiliğinde diyebiliriz ki, kadınların yok sayıldığı, görmezden gelindiği, geri plana itildiği, şiddete maruz bırakıldığı toplumların medeniliğinden, gelişmişliğinden, hatta insani değerlerinden bahsetmek mümkün ve muhtemel bir hal özeti değildir. Bir toplumun yumuşak karnı, kırılma, belki de kopma noktası en mağdur durumdaki ferdinin hassas ve nazik durumuyla bir ve aynıdır.
Son yıllarda artan kadın cinayetleri, yaygınlaşan tecavüz vakalarıyla birlikte ürpertici boyutlara ulaşmış istismar haberlerinin insan haysiyetine ve toplum bekasına karşı işlenmiş en büyük suç olarak değerlendirilmelidir. Kadınlarımızın, kızlarımızın, çocuklarımızın vahşete kurban gitmeleri neresinden bakarsak bakalım felakettir, rezalettir, cinayettir.”
Atılması gereken adımın ilk halkasında kadına yönelik şiddetin, kadınlığın itibarına yönelmiş nefretin bütünüyle tasfiye edilmesi ve önüne geçilmesinin yer aldığını vurgulayan Bahçeli, “Şiddet seli durmadan, şiddet yangını söndürülmeden, gözünü kan bürümüş psikopatların kanlı emellerine set çekilmeden kadınlarla ilgili konuşacağımız her konu eksik kalacak, her teklif ve temenni yetersiz olacaktır.” dedi.
Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir masuma, bir garibe, savunmasız bir insana canavarca hislerle saldırmak, insanlık haysiyetini taammüden zedelemek vandallıktır, aynı zamanda büyük bir vebaldir. Şiddet varsa insanlık sukut etmiştir. Hiçbir kadın şiddete müstahak değildir. Hiçbir kadın aşağılık ve alçak davranışlara mahkum değildir. Kadınlarımızın toplum içinde olan veya olması gereken muteber ve muhterem mevkileri insani gelişmişlik düzeyimizin alameti farikası, milletler mücadelesindeki en muhkem, en müessir kozumuzdur.”
Kadınların bugün hayatın her yerinde, her sahasında olduğunu belirten Bahçeli, bütün kadınların çehresinin ışıklı, bakışlarının aydınlık yarınların müjdesiyle dolu olduğunu söyledi.
“Bozkırın tezenesi merhum Neşet Ertaş’ın dediği gibi, kadınlar insandır, bizler ise insanoğluyuz.” diyen Bahçeli, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Dünyada hiçbir millet kadını ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar himmet gösterdim diyemez.” sözünün de değerli ve yerinde olduğunu vurguladı.
Bahçeli, kadınlara yönelik şiddetin kökünün kazınması gerektiğine dikkati çekerek, “El birliği, güç birliği yaparak, partiler üstü bir anlayış içinde hareket ederek suç üreten, suçlu çıkaran, suça teşvik eden fiili veya potansiyel bütün toplumsal kaynakları A’dan Z’ye kurutmak, tedavi ve rehabilite etmek şarttır.” diye konuştu.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, ne pahasına olursa olsun, ülkesine kara çalmanın hiçbir siyaset ve fikir adamını şerefli yapmayacağını, bugüne kadar da yapmadığını söyledi.
Devletini, milletini küçük görenlerden, iç ve dış siyaset mahfillerinde ileri geri konuşanlardan geçmişte namuslu bir siyaset adamı çıkmadığını, bugün de çıkmayacağını belirten Bahçeli, “Muhasım güçlerin elinden eteğinden tutanlar, onların ağızlarından çıkacak bir söze müzahir şekilde gelecek planlaması yapmak için hazır kıta bekleyenler dik duramazlar, yerli olamazlar, milli olamazlar, bu milletin evladı asla olamazlar.” diye konuştu.
“İşte CHP’nin yönetim kadrosu aynısıyla budur. CHP, Türkiye’ye cephe almış bir siyaset ayıbı, bir siyaset defosu, bir siyaset falsosudur.” ifadelerini kullanan Bahçeli, şöyle devam etti:
“Bizim CHP’yle sorunumuz, Türkiye’yle sorunu olduğu içindir. Bizim CHP’yle sorunumuz sakat ve sancılı politikalarıyla ilgilidir. Geçen hafta, bir bakıma CHP’ye oy vermeyen öğretmenlerimizi aşağılayan, onlara öğretmen demeyen Kılıçdaroğlu’nun, sorarım sizlere neresi demokrattır? Öğretmene, işçiye, memura, esnafa, emekliye, sanayiciye, işsize, çiftçiye verdiği oy kadar kıymet yükleyen bir siyasi zihniyetin samimiyetinden, insan sevgisinden, müşfik ve muhik muamelesinden söz etmek mümkün müdür?
CHP’nin kumaşını kesen kesmiş, tarlasını süren çoktan sürmüştür. CHP’ye oy veren kardeşlerimiz hayal kırıklığı içindedir. Onlara karşı yapılan haksızlıklar, saygısızlıklar diz boyudur. ABD’ye ‘demokrasimize müdahale edin’ çığırtkanlığı yapan bir CHP’nin neresi doğrudur? Türkiye’yi yalanlarla dışarıya jurnalleyen bir CHP’nin nesi düzgün, neresi dürüsttür?
Yine bir CHP milletvekilinin kalkıp Türk ordusuna ‘satılmış’ demesi bize göre hesabı sorulması gereken şerefsizliktir, kepazeliktir, Türkiye husumetinin kök salmasıdır. Kahraman Türk ordumuzun satılan, satılmış görülen yeri neresidir? Terörle mücadelesi mi satılmıştır? Millet ve kanun ordusu oluşu mu satılmış görülmektedir? Fırat Kalkanı’ndan Zeytin Dalı Harekatı’na, Barış Pınarı Harekatı’ndan Pençe operasyonlarına kadar ova ova, dağ dağ, mağara mağara, şehir şehir, deyim yerindeyse köşe bucak hainleri arayan, sonra bulan, bulduktan sonra da imha eden kahramanlar mı satılmıştır? Sınırımızda nöbetçi, gökyüzümüzde kartal, gönlümüzde şükran, dileğimizde dua, dilimizde Peygamber ocağı, tarihte muzaffer bahadırlık olan kahraman Türk askeri mi satılmıştır?
Orduya ‘satılmış’ demek, bedelsiz satılmışlığın, uşaklığın aleni beyanıdır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ifadesiyle, bu zehirli ve zillet CHP anlayışına diyorum ki; askere düşmanlık, düşmana askerliktir. CHP’nin kutuplaşmadığı, kurcalamadığı, kaşımadığı, kanatmadığı, karıştırmadığı geriye ne kalmıştır?”
Devlet Bahçeli, Türk askerinin Libya’daki mevcudiyetinin, Doğu Akdeniz’den Afrika içlerine, Suriye’den Katar’a, Dağlık Karabağ’dan Irak’a, Afganistan’dan Kıbrıs’a kadar varlığının CHP’nin, İYİ Parti’nin, HDP’nin, SP’nin ve bilumum çıkar ortaklarının uykularını kaçırdığını ifade ederek şunları kaydetti:
“Batı’nın oyunlarına ses çıkaramayan densizler, Katar ile yatıp Katar ile kalkıyorlar. Boşa kürek çekiyorlar, boşuna çırpınıyorlar. Bilhassa Türkiye, hak ve menfaatlerini muktedir şekilde savundukça, Kılıçdaroğlu’nun gözüne perde, gönlüne peçe iniyor. CHP sokakları tahrik etmiş, vatandaşlarımızı istismara yeltenmiş fakat başaramamıştır. Sendikaları, sivil toplum kuruluşlarını manipüle etmiş, ne var ki sonuç alamamıştır. Uluslararası toplumu, küresel kuruluşları, husumet lobilerini kışkırtmış, velakin emeline muvaffak olamamıştır. Şimdi de sırayı Türk askeri mi almıştır? Bu terazi, bu sıkleti çekmez, bu tekerlek bu tümseği geçemez. Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerine zilletin lekesi sürülemez.
Türkiye Cumhuriyeti, pastane liberallerinin, meyhane devrimcilerinin; arada poşu takan, derede mekap giyen, tepeye varınca mermiyi yiyen kanlı bölücülerin; köşeleri kaybolmuş tatlı su kurnazlarının; pos bıyıklarıyla, doymayan kursaklarıyla boğazın iki yanına tutunmuş küreselcilerin eline, emeline, heveslerine, hedeflerine terk edilemez, Allah’ın izniyle de terk edilmeyecektir. Artık öyle bir noktaya gelinmiştir ki ismini saydıklarımın çatı ve çıkar örgütü haline gelen CHP bir milli güvenlik meselesine dönüşmüştür. İşte zillet budur. İşte hezimet budur. İşte dalalet, işte cehalet bu kirli anlayışla mündemiçtir.”
MHP Genel Başkanı Bahçeli, 3 Aralık Perşembe Dünya Engelliler Günü olduğunu anımsatarak, her engellinin ihtiyaç duyduğu, özlemle beklediği, kendi hayatında görmeyi istediği haklar konusunda üstlerine ne düşüyorsa yapacakları sözünü verdi.
Engellilerin hayatlarını kolaylaştırma mücadelesini sürdüreceklerini belirten Bahçeli, “Düşmez kalkmaz bir Allah’tır. Hiç kimse bana bir şey olmaz dememelidir. Her insan esas itibarıyla bir engelli adayıdır. O kardeşlerimize baktığımızda kendimizi görmeliyiz, empati yapmalıyız, aramızda duygudaşlık köprüleri kurmalıyız.” diye konuştu.
Hiçbir engellinin acınacak halde olmadığını, hiçbirisinin değersiz ve önemsiz görülmemesi gerektiğini ifade eden Bahçeli, “MHP, bütün engelli kardeşlerimizi bağrına basmaktadır. Çünkü biz onları çok seviyoruz. Engelli kardeşlerimizi sadece 3 Aralık’ta değil yılın her gününde hatırlayacağız, her an, her zaman kalbimiz onlarla bir çarpacak.” görüşünü dile getirdi.
Bahçeli, İranlı bilim insanı Muhsin Fahrizade’nin Tahran’da uğradığı silahlı saldırıda öldürülmesinin, Kasım Süleymani suikastından sonra gerçekleşmiş en vahim cinayetlerden birisi olduğunu söyledi.
Lanetledikleri bu hunhar saldırının çok organize şekilde icra edildiğinin anlaşıldığını dile getiren Bahçeli, “Ziyadesiyle kırılgan halde bulunan bölgesel huzur ve barışı temelinden bozmayı amaçlayan her türlü ahlak ve hukuk dışı arayışı, saldırıyı ve komployu terörizmden ayrı tutmuyor, ayrı görmüyoruz.” dedi.
Hem Orta Doğu hem Afrika’nın, istikrarsızlığın pençesinde, terörün gölgesinde, rövanşist çatışmaların, misillemeye dayalı silahlı rekabetlerin tam göbeğinde olduğunu belirten Bahçeli, “Uzun yıllardır mazlumların gözlerinden yaş, gövdelerinden kan akmaktadır. Sömürgeciler insanlığın her kazanım ve değeriyle savaşmışlardır. Dehşet verici adaletsizlik hepimizin malumudur. Bir gram elmas, bir parça pırlanta, bir galon petrol veya bir metreküp doğal gaz insan canından, insan varlığından, insan haysiyetinden önemli görülmüş, öncelikli sayılmıştır. Demokrasi ve özgürlük boyası sürünmüş zalimler eliyle coğrafyalar sömürülmüş, toplu katliamlar yapılmış, cinayetler işlenmiştir. Toprağın altı üstüne çıkarılmış, üstündekiler de altına gömülmüştür. Fransa bu karanlık geçmişin cellat, ceberrut ve çete ülkelerinden birisidir.” değerlendirmesini yaptı.
Fransa’nın geçmişinde kan ve işgal olduğunu ifade eden Bahçeli, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un iç siyasette sıkıştıkça, gelecek seçimleri kaybedeceğini hissettikçe Türk ve İslam düşmanlığının dozajını sürekli arttırdığını söyledi.
Bahçeli, “Fransa; Doğu Akdeniz’de karşımızdadır, Libya’da karşımızdadır, Suriye’de karşımızdadır, Dağlık Karabağ’da karşımızdadır, Afrika’da karşımızdadır. Türkiye hakkın yanındadır, haklının yanındadır, hakikatin yanındadır; Fransa’nın yanında olduğu da terör örgütleri, kanlı şebekeler, bölücü mihraklar, paramiliter gruplar, denizlerde yan kesicilik yapan korsanlardır.” diye konuştu.
Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Fransa’yı bilmek ve tanımak için Cezayir soykırımına, Ruanda soykırımına, Gabon, Senegal, Benin, Tunus, Gine, Burkina Faso, Çad, Kamerun, Cibuti katliamlarına bakmak yeterli değildir. Bu melanet istilacının hangi canilikleri yaptığını görebilmek için 1920 Antep’ini, Adana’sını, Urfa’sını incelemek kaçınılmaz bir ödev, ertelenemez bir görev, milli bir mükellefiyettir. Antep’te, Kuvayı Milliye’ye erzak taşırken yakalanıp Dokurcum Değirmeni’nde kurşuna dizilen, cansız bedenleri süngülenen küçük yaşlardaki 14 kahraman çocuğun katili bu Fransa’dır. Tıpkı hendek kazan teröristlere karşı verilen mücadelede olduğu gibi, Antep’te sokak sokak, mahalle mahalle barikatlar kurup çatıştığımız düşman ülke bu Fransa’dır. Ahali namaza durmuşken, camilerimize top mermisiyle saldıran ülke bu Fransa’dır. Özgürlük diyorlar, eşitlik diyorlar, kardeşlik diyorlar, bunların hepsini göre göre, göstere göstere çiğniyorlar.
Fransa Senatosu’nun Dağlık Karabağ ile ilgili hükümsüz, geçersiz ve kağıt parçasından farksız kararı Türklüğün ayakları altındadır. Neymiş, Senato Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’ni küstahça tanıyormuş. Bu konuda Fransa hükümetine de akıl ve hukuk dışı bir tavsiyede bulunuyormuş. TBMM’de grubu bulunan dört siyasi partinin Fransa Senatosu kararına sert ve isabetli tepkisi kayda değer ve takdire şayan bir duruşun belgesidir. Ermeni sevdası nükseden Fransa her zaman olduğu gibi, tarihin yanlış tarafındadır. Bu Fransızlar ister kabul etsinler ister etmesinler, ister sevsinler ister sevmesinler, Dağlık Karabağ Azerbaycan toprağıdır, Karabağ Türk’tür, Karabağ ebediyen Türk yurdudur. Tarih gözlerini açtı, coğrafya uykusundan uyandı, Türklük ihtişamlı mazinin iradesiyle kutlu bir istikbalin muhteşem rotasını çizdi. Geriye çark yoktur, bu yoldan dönüş yoktur, mücadeleden taviz yoktur.”
Bahçeli, Doğu Akdeniz’de yaşanan ve milli sabrı zorlayan provokasyonların, Türkiye’ye karşı teşekkül etmiş husumet ve hıyanet cephesinin bir yönüyle deşifresi olduğunu söyledi.
Müslüman nüfusun en yoğun olduğu Almanya ve Fransa’da haftalardır ırkçı ve İslamofobik saldırılar yaşandığını anımsatan Bahçeli, “Avrupa, insan haklarıyla, insanlığın evrensel kazanımlarıyla yollarını kapanmamak üzere ayırmıştır.” dedi.
Yunanistan’da, seçilmiş İskeçe Müftüsüne karşı yapılan alçak ve ırkçı saldırıyı kınadığını, gelinen aşamanın Avrupa’nın hüsranı olduğunu ifade eden Bahçeli, 23 Kasım 2020 Pazartesi günü, İrini Harekatı kapsamında, bir Alman firkateyninin, hiçbir hukuk kuralıyla, hiçbir dostluk ilkesiyle bağdaşmayacak şekilde Türk bandıralı bir ticaret gemisine baskın düzenlediğini hatırlattı.
Devlet Bahçeli, “Türkiye’nin AB ile karşılıklı saygı ve eşit haklara dayalı diyaloglarını canlandırmak için sıcak mesajlar verdiği bir dönemde, üstelik 10-11 Aralık 2020 tarihlerinde yapılacak AB Liderler Zirvesi’ne sayılı günler kala, Doğu Akdeniz’de vuku bulan provokasyonun izahı yoktur, ifadesi yoktur, saklanacağı hiçbir kılıf da olamayacaktır. Bu korsan müdahale muhatap hiçbir devletin yanına bırakılmamalıdır.” diye konuştu.
Libya’ya kimlerin silah sevk ettiği, kimlerin Hafter’i desteklediğinin ortada olduğunu dile getiren Bahçeli, “Uluslararası deniz hukukunun mihenk taşı olan ticari gemilerin seyrüsefer güvenliği ilkesi yok sayılmıştır. Bize göre İrini Harekatı Doğu Akdeniz’de kurulmuş mayınlı bir tuzaktır. 31 Mart 2020’den bu tarafa devrede olan bu harekatın meşruluk temelleri zayıf, güvenirliği sallantıdadır. Taraf ülkeler akıllarını başlarına devşirsinler, Doğu Akdeniz’de önümüzü kesen kim olursa olsun her ihtimali göze almalıdır, bir yaparken bin düşünmek mecburiyetindedir. Mavi vatana karşı boyun borcumuz neyse yapılması gereken odur. Dileğimiz AB Liderler Zirvesi’nde aklı selimin hakim olması, yaptırım yanlışına üye ülkelerin düşmemesidir. Yine dileğimiz, Doğu Akdeniz’de sağduyunun, yapıcı ilişkilerin, dayanışmanın, eşit ve adil paylaşımın hakimiyet kurmasıdır.” ifadelerini kullandı.
2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edildiğini hatırlatan Bahçeli, katkılarından dolayı milletvekillerine teşekkür etti.
Bütçenin, 7 Aralık 2020 Pazartesi gününden itibaren Genel Kurul’da görüşüleceğini bildiren Bahçeli, bu nedenle haftaya ve takip eden birkaç hafta grup toplantısının olmayacağını söyledi.
Bahçeli, “Hepinizden beklentim, hazırlıklı ve sabırlı olarak Genel Kurul görüşmelerini takip etmeniz, uzmanlık alanınıza uygun şekilde, Cumhur İttifakı’nın ruhuna aynen riayet eden, titizlikle çalışmalarınızı yürütmenizdir. Dipsiz polemiklerden kaçınmanız, anlamsız tartışmalardan uzak durmanız, Kovid-19 salgınıyla mücadelede alınan kararlara ve uygulanan tedbirlere uymanız tavsiyem ve talimatımdır.” dedi.
Bahçeli, milletvekillerinin yeni yıllarını da şimdiden kutladı.