Dünya çapında 32 milyon kız çocuğu okula gidemiyor. Çeşitli nedenlerle -ama çoğunlukla babaları izin vermediği için- kız çocukları, en temel eğitim hakkından mahrum kalıyor. Halen okul çağına gelmiş 16 milyon kız çocuğu okula hiç başlayamama riskiyle karşı karşıya.
Türkiye’de de binlerce kız çocuğu okumak için babasının gözlerinin içine bakıyor. Çünkü o babalar “kızlar okumaz” deyip, okul yolunu kesiyorlar…
İşte bu kördüğümden yola çıkan Maltepe Üniversitesi, baba engeline rağmen pes etmeyen kızların babalarını buldu ve sordu: Neden?..
Pişman babaların seslenişi aynı: “Biz yaptık, siz yapmayın…”
Kızlarının geleceğine kim karar veriyor: Babaları…
İşte o babalara sorduk: Kızına neden engel oluyorsun?…
Maltepe Üniversitesi sponsorluğunda, Vanilla Media yapımcılığında “11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü”nde “kızların temel eğitim hakkı”na dikkat çekmek amacıyla hayata geçirilen kısa filmler yayınlandı.
Kızlarını okutmak istemeyen babaları konu edinen filmler, her gün dünyada milyonlarca, Türkiye’de binlerce okul çağındaki kız çocuğun yaşadığı dramı konu alıyor. Kızların okumak için verdiği zorlu mücadeleyi anlatan hikâyelerin en çok babalara ders olması amaçlanıyor.
Üç şehir, üç pişman baba, üç kahraman kız çocuğu
Filmler için zamanında okulu bırakma tehlikesiyle karşı karşıya kalan ancak öğretmenlerinin araya girmesiyle ya da gizli saklı okula devam ederek başarılı bir hayat süren kızlar seçildi ve bu zorlu yolculuk ekrana taşındı.
Van, Hakkari ve Malatya’da olmak üzere üç ayrı şehirden seçilen üç baba ve kızlarının hikâyesinin işlendiği filmlerde babalar, kızlarının ısrarı ve gayretiyle değişen kararlarını, nasıl ikna olduklarını anlattı. “Kız çocuklarının eğitim hakkının ellerinden alınmaması”nı söylemek için kameraların karşısına geçmeyi kabul eden babalar, “Bizler yaptık, pişmanız. Kızlar okusun, babalar cahil kalmasın…” dedi.
“Bu babaları iyi dinleyin”
Anadolu’nun farklı köşelerinde günler süren çekimlerle ilgili bilgi veren Maltepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şahin Karasar, Birleşmiş Milletler kararıyla kabul edilen “11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü”nde kız çocuklarının eğitimine engel olan babalara dikkat çekmek istediklerini söyledi. Prof. Karasar, “Özellikle kırsal yörelerde kızların okula gönderilmesinde babaların engel yaratması halen kanayan yaramız. Kızların okumaya ihtiyacı olmadığı, evlenecekleri ve zaten geçimlerini kocalarının sağlayacağı gibi inanışlar hâkim. Ama kızlarının okumasına geç de olsa ikna olan babalar bu zinciri kırıyor, vaktiyle engel olduklarına da çok pişmanlar” dedi.
Pişman babaların şimdi kamera karşısına geçip, yaşadıklarını anlatmasının önemine dikkat çeken Karasar, “Kızlarının okumasına karşı çıkan tüm babalara sesleniyoruz: ‘Bu babaları iyi dinleyin'” diye konuştu.
İşte o babalar ve kızları…
Gürgün Tomris inşaat işçisi. Van’a bağlı Edremit ilçesinde yaşıyor. Üçü kız altı çocuk babası. En büyük kızını hiç okula göndermedi. Şu anda lise öğrencisi olan ve okul başarılarıyla dikkat çeken Hayriye Tomris’i ise ilkokuldan sonra okutmayacaktı. Öğretmenleri devreye girdi, önce okula gönderdi, sonra vazgeçti. Defalarca okuldan almaya çalıştı. Ancak Hayriye ve kardeşi Havva okumakta ısrarcı oldu. Babalarının sözünü dinlemedi, öğretmenlerinden yardım istediler. Öğretmenleri Ali İhsan Özmen defalarca eve geldi, babayı hep birlikte ikna etmeye çalıştılar. Son derece inatçı tavrıyla bilinen Tomris, şimdi kızının doktor ya da avukat olmasını hayal ediyor. Tomris, o günlerde yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
“Kızlarımı okutmasaydım şu anda boş boş evde duracaktı. Kızlarım iyidir. Okumaya heveslidirler. Çalışkandırlar. Hem kendilerini hem de böyle hevesli okumalarını seviyorum. Sınavlarda Türkiye birincisi oluyorlar. Ben bütün Türkiye’ye sesleniyorum: Kızlarını okutsunlar. Kızlar daha başarılıdır. Karşı çıktığıma, engel olduğuma çok pişmanım. Yaz, kış, gece, gündüz demeden hâlâ inşaatlarda çalışıyorum. Sadece kızlarımı okutmak için. Ben şimdi başka babaları ikna ediyorum, ‘Yollayın kızlarınızı okula’ diyorum.”
Yüksekova’ya bağlı Örnek Köyü’nde yaşayan Cemal Temir ise, kızların okumasına kesinlikle karşı çıkan bir babaydı. Çiftçilik yapan Temir, 10 çocuk babası. Kızlarını okutmadı. En küçük kızı Hatice Temir ise kaçarak köy ilkokuluna gidip gelirken, babasına yakalanmaktan korkuyordu. O dönem köyün muhtarı olan babasından okula gittiğini uzun süre gizleyemedi. Bu kez “İlkokuldan sonra okumak yok” tehdidinde bulunan babasının baskısı karşısında ne yapacağını bilemeyince çareyi evlenip, şehir dışına yerleşen ablasının yanına kaçmakta buldu. Baba Temir “Ben ablasında kalıyor biliyordum, benden gizli şehir şehir dolaşıp okumuş” diyor.
Her sene takdirnameler ve birinciliklerle sınıf geçen Temir, Trakya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünü bitirdi. Ancak mesleğini yapmak yerine Hakkari’ye geri dönerek kendisini bölgedeki kadınlara ve kız çocuklarına adadı. “Yüksekova Kadınları Toplumsal Destekleme ve Kültür Derneği”ni kurdu, halen başkanlığını yaptığı dernekte sayısız kız çocuğunun eğitimine destek olurken, kadınlara iş buluyor, okuma yazma öğretiyor, psikolojik destek sağlıyor. Cemal Temir ise kızının okumasına yıllarca karşı çıktığı için çok pişman. O günleri şöyle anlatıyor:
“Ben nüfus sayımına eve memur geldiğinde bile ‘Kaç çocuğun var’ sorusuna sadece erkek çocuklarımın sayısını söyleyerek yanıt veriyordum. Hatice’nin de diğer kızlarımın da okumasına karşı çıktım. Ama Hatice beni dinlemedi, kaçarak okudu; bizim köyde tek üniversite okuyan kız Hatice’dir. Ben seviyorum artık; kızlar okusun. Cahil kalmasınlar. Babaları da cahil kalmasın. Hatice şimdi köylerdeki kızları okutuyor. Kadınlara iş öğretiyor. Ben yaptım, kimse yapmasın, siz kızlarınızı okutun”
Malatya’da yaşayan Hamza Onuk ise, üç çocuk babası, kahvehane işletiyor. Onuk’un hikâyesi diğer babalardan biraz farklı. O, kızının okumasına değil, futbol oynamasına karşı çıktı. Oysa kızı Mizgin Onuk, futbolda üstün yeteneğe sahip. Bu yeteneğini erken yaşlardan fark eden Beden Eğitimi öğretmeni, Mizgin’i önce okul takımında çalıştırdı; kısa bir süre sonra takım kaptanı yaptı. Ancak babası duyunca evde kıyamet koptu, “Kahvehanede bu durumu erkeklere açıklayamayacağını” söyleyen Onuk, futbolu yasakladı. Ancak Mizgin, formalarını ve kramponlarını saklayarak uzun süre antrenmanlara, maçlara babasından gizli gitti. Malatya Kadın Futbol Takımına seçilen Mizgin Onuk, Spor Lisesi sınavına da gizlice girdi, dereceyle kazandı. Kayıt aşamasında babasının imzası zorunlu tutulunca gerçeği açıkladı. Bu sırada profesyonel ligde oynamaya başladı ve halen takımın kaptanlığını yapıyor. Baba Hamza Onuk da bu kadar engellemeye rağmen kızının ısrarıyla gelen başarılardan şaşkın olduğunu söylüyor:
“Futbolu hep benden gizli oynadı. Okulda ilk kaptan olmuş. Ne zaman oynadı ne zaman kaptan oldu? Kim oynamasına izin verdi ki bu oynadı? Meğer hep benden gizli gidip oynuyormuş. Bense ‘Top oynamasın başka ne yaparsa yapsın’ diyordum. Bir kız futbol oynar mı? Bir noktada durdum, baktım kızım istiyor, çok da başarılı, ‘Tamam’ dedim; nasıl isterse öyle olsun.”
Proje kapsamında konuşan baba ve kızlarının hikâyesinin tüm Türkiye’ye örnek olması için etkinlikler ve yayınlarla yapılan faaliyetler sürdürülecek. Filmler, ulusal kanal ve sosyal medya platformlarında 9 Ekim Cuma gününden itibaren yayınlanacak.
Proje, Maltepe Üniversitesinin heves, emek ve çabaya vurgu yapmak amacıyla 2018’den bu yana kullandığı, başarı hikâyelerini konu aldığı, farklı hikâyeleriyle ses getiren örnekleri taçlandırdığı “Kendi Hikâyeni Yaz” mottosu çatısı altında üretildi.