Gün ağarınca boynum bükülür. Gözlerim dalar gider uzaklara. Oralarda neler oluyor diye aklıma düşer. Antep’i Trabzon’u, Van’ı, İzmir’i, Kars’ı ve diğerlerini düşünürüm. Güneş, acabakızıla boyanmış yüzünü oralarda nasıl gösteriyor? Toprak nasıl kokuyor?
İstanbul’a bir başka doğar. Seçilmiş şehirdir. Denize vurduğunda kızıllığı suyu göremezsin gözlerin kamaşır. Tıpkı, Ege’nin kurtuluş savaşında kanla karıştığı zamanlar göremediğin gibi. Arabaların lastik seslerine karışan kuşların cılız seslerini duyarsın. Son sesleridir artık, bir daha mevsim yaz olana kadar zor duyacaksındır. Tadını çıkartmak istersin, demli çay kıvamında.
Yağmur sessizce, ince ince yağmaya başlamıştır.
İstersin ki gözlerin çok uzakları görebilsin. Ahırlarından sırayla çıkan koyunları, keçileri, inekleri salınarak önünden geçişini seyretmek istersin. Sanki sana özel düzenlenmiş resmi bir tören geçişi gibi. Onlara dokunmayı istersin. Öküzlerin ağırlıklarına rağmen nasılda nazikçe toprağa basarak salına salına yürüdüğünü keyifle seyredersin. Bu yürüyüşü asil bir kadına benzetirken, horozun başını dik tutarak toprağı dövercesine yürüyüşüne hayran kalırsın.
Bir telaş başlar ülkemde güneş doğmaya başladığında. Kimileri çocuklarını, eşlerini hazırlar. Kimileri kendilerini. Birileri ekmek, birileri türlü türlü dalavereler, bazıları da nasıluşaklık yapacağının peşinde olmanın planlarını hazırlarlar.
Bilinmez kim, avcı iken av olabileceğini.
Şöfor, sadece aracı kullanmaktan sorumlu olmadığını bilmek durumunda, yolcu da o şoförün sorumluluğunu anlamak zorunda olduğu bilmez. Polis, koruduğu kadar korunmaya muhtaç olduğunu bilmesi gerektiği gibi. Yasalar karşısında hep eşit isek. Otobüslere tıkılarak öldüresiye döven ile dövülen, küfürlerle taciz eden ile edilen kadınlar arasında eşitlik nerede?
Namus sadece bacak arasında mı? Biz namusun ne anlama geldiğini bilmiyoruz.
Mini etek mi giyiyor? Gülümsedi mi? Ağzında sakız mı var? Kişiliği belli. “O’
Arabayı mı çizdi, korna mı çaldı, yayaya yol vermedi mi, arabasının camından kâğıt mı attı? Karakteri belli!“O.Ç” Anasının ne suçu varsa!
Kadın başına türbanı takmış, adam da bir karış sakal. Kadın, altta iğrenç dar bir şey giymiş tüm vücut hatları ortada, adamın beyninin içindekiler iğrenççe gözlerinden dışına vurmuş. Bunu adına ne diyorsun?
Lütfen yapmayın. Canınız sıkıldıkça, konu bulamadığınız da, bir şeyleri el altından yapacaksınız diye, gündem değiştirmek adına Annelerimizin türbanı ele almayın.
Üstünü örtmüş, altını açmış o kadınların namaz kıldıklarına oruç tuttuklarına inanıyor musun? Yaşadıkları sokaktan, ilçeden, ilden hatta ülkeden çıktıkları zaman nasıl giyindiklerini ve tavırlarının ne hale geldiğini iyi biliyorsun.
Kadınlarımız kendilerine ve dinine yakışır şekilde giydiği sürece dilini uzatma!Hafız annem yattığı yerde huzur bulsun.